VEFA
İsmail KARA
Vefa nedir?
Vefa, birbirini uzun süre sevmiş olan
insanların, bu sevgilerini kesmeyip uzatmalarıdır.
Dostluğu, arkadaşlığı sürdürmektir.
Unutmamaktır.
Bir atasözünde dendiği gibi; “Bir
fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır”.
Sevgili dostum İsa Kayacan, radyo program
konuğum iken ya da başka sohbetlerimizde hep şunu söylemiştir; “Artık
vefa İstanbul’da bir semtin adı olarak belleklerimizde yaşıyor ve yaşayacaktır.
Günümüzde, eski anlamını yitirmiş durumdadır”.
Kayacan’a tüm kalbimle hak veriyorum.
İnsanların iki yüzlülüğü, sahte
dostluklar, çıkar karşılığı sevgi gösterileri öylesine arttı ki; ayırdını
yapabilmek de bir hayli zorlaştı.
Ben
bile vefasız ve sahte dostlarımdan birçok darbe yedim. Bunları yazı ve
şiirlerimle de dile getirdiğim zamanlar oldu. Epeyce akıllandım. Ama çok da geç
kaldım. Bu yaştan sonra akıllanmanın da pek yararı yok.
Dost dost
dedim çok kişiye,
Tanışıp da
ettim toka…
El verdim de
kimden kime,
Şoktan
çıktım, girdim şoka…
Şemsettin Küzeci dostumun bana birkaç yıl
önce hatırlattığı bir Hollanda atasözü var; “Bir eşek, aynı çukura iki kere
düşmez”. Ben iki de düştüm, üç de… Makul görmenin, affedici olmanın da
cezaları yok değil…
Şair Ali Akçeken ise bir şiirinde şunu
söylüyor;
“Ayna sandım
ben her yüzü
Senet bildim
tatlı sözü
Sırtımdaki
bıçak izi
Dost bildiğim
kuldan geldi”.
Vazgeçtim vefadan filan, vefa beklerken;
beklediğin kişiden bir de darbe yemek var.
Benden söylemesi.
Bir fincan kahvenin hatırı ise, eskiden
olduğu gibi bırakın kırk yılı şimdilerde birkaç yıl bile değildir.
Yerel bir gazete çıkarırken, birlikte
çalıştığımız bir arkadaşa faturalı bir hat alıvermiştim. Yüksek miktardaki üç
faturayı ödemedi ve cereme olarak bana döndü.
Aynı gazetede çalıştığımız bir arkadaşı,
bir yakınımın kızı ile evlendirdik. Adam bana ödemesi gereken borçlarını
ödemedi ve bizimle görüşmeyi de kesti. Sanki ona karşı ben suçluyum. Sanki ben
ona borcumu ödemedim. Bu nasıl insanlık, bu nasıl vefa? Anlamış değilim.
Tabiî bu örnekleri çoğaltmak mümkün… İyilik
yap, kötülük bul.
Dönüyorum dostum Dr.Şemsettin Küzeci’nin
hatırlattığı özlü söze ve soruyorum kendi kendime; “Yahu ben iyi niyetim yüzünden
kaç kere çukura düştüm. Bir eşek kadar bile olamadım mı acaba?” (Acabası da fazla gibi).
Şunu da unutmamak lâzım; “Hiçbir
iyilik karşılıksız kalmaz; ya ceza görür, ya da mükâfat”. Ünlü şair Mehmet Akif ise şöyle demiş; “Yüzsüzdür
insanoğlu bilemezsin fendini / Kime iyilik ettiysen, ondan koru kendini”.
Benim mükâfatını
gördüklerim çok az gibi geliyor.
Bazen diyorum ki kendime; “En
iyisi, kimseye iyilik yapma”
Ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder