22 Aralık 2015 Salı

SABAH KEYFİ "SEVGİ" - (KAROZAN) İSMAİL KARA

SABAH KEYFİ (6)


İSMAİL KARA


SEVGİ
                                   
Bu gün insan için, insan hayatı için,
hatta hayvanlar için bile en gerekli bir konu
üzerinde durmak istiyorum;
SEVGİ ;
Çokları gibi benim de bir web sitem var.
Sitemin başında yer alan bir özlü sözüm
şöyledir; “Sevgidir her şeyin başı, onu
her yere taşı!”…
Üç yıl kadar önce (14.02.2012 de) yazdığım
Sevgi başlıklı bir şiirim;
Şu dünyada hep barış olmalı,
Sevgi yolunda, yarış olmalı…
İnsanlar sevgiyi bilmeli…
Gözyaşları kökten kurumalı,
Her insan, ta yürekten gülmeli…
*
Bir başka şiirim de şöyle;
ÇIKARSIZ SEVGİ
Zaman zaman
İsyan ediyorum
İnsanlara, dünyaya
Çıkar kavgaları
Haksız kazançlar
 
Deli ediyor beni
Ama öyle seviyorum ki
Çıkarsız seveni
*
Yakınlarda vefat eden ünlü hanım şairimiz
Gülten Akın; “Sevgi güneşin ikinci yüzüdür”
demiş.
*
Şair ve yazar Cahit Karaç ise; “Sevgi dikeni gül,
nefret gülü diken eder” diyor.
*
NEŞET ERTAŞ’IN ŞİİRİNİ
OKUR MUSUNUZ?
Yüzün güzelliği özün coşkusu
İnsanı var eden sevgidir sevgi
Yaşama sevinci yürek tutkusu
Gönlü yar eden sevgidir sevgi
Sevgi dolsun badelere içelim
Sevgiler ekelim sevgi biçelim
Sevgi dünyasına yalan giremez
Sevgiyi bilmeyen dosta eremez
Perdelidir dostluk herkes giremez
Perdeyi kaldıran sevgidir sevgi
Sevgi dolsun her nefeste içelim
Sevgiler ekelim sevgi biçelim
*
Sevgi ektiğimiz yerde, sevinç büyür.
William Shakespeare
SEVGİYLE İLGİLİ SEÇME SÖZLER:
Sevgiden acılar tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar,
altın olur; sevgi yüzünden tortular durulur, arınır;
sevgiden dertler şifa bulur; sevgi yüzünden
padişah kul kesilir.
Mevlana
*
Sevgi, insanlığın dayandığı en büyük hakikattir.
SamuelSmiles
*
Sevgi bizi zamanın yıkımından koruyan,
yıkılmaz bir kaledir.
ConstanceFoster
*
İnsan, yalnızca sevdiği zaman kötülük etmez.
Anatole France
*
Bazen sevgi sayesinde her şey birbiriyle birleşir,
başka bir zamanda ise nefret yüzünden,
hepsi birbirinden ayrılır gider.
Empedocles
*
Karanlıkları karanlıklar kovamaz.
Ancak aydınlık kovabilir. Nefret nefreti yok edemez.
Nefreti ancak sevgi kovabilir. 
Martin Luther King
*
Sevecenliğin fazlası yüzünden tehlikeye giren
ne bir melek, ne de bir insan olmuştur.
Francis Bacon
*
Severek yaşamak, hayattaki en büyük
Meydan okumadır.
LeoBuscaglia
*
Sevgisiz bir saray, eski bir kulübeden farksızdır;
içinde sevgi olan küçük bir barakaysa,
ruh için bir saraydır.
Robert G. Ingersol
*
Sevgi savaşında en büyük silah; gözdür.
R.Necdet Kestelli
*
SEVGİSİZLİK ÜSTÜNE SÖYLENENLER;
Bir İsveç özdeyişi şöyledir; “Sevgisiz yaşam,
yazsız yıla benzer”.
*
Sevginin ve ilginin bulunmadığı bir ortamda,
insan için yaşama isteği dolayısıyla çalışma,
başarma ve fedakârlık nitelikleri yok olur.
S.Pecle
*
Sevginin bulunmadığı yerde, aklı da arama.
Mihayloviç Dostoyevski
*
Cehennem, insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir.
Dostoyevski
*
Değerli dostlar, başka bir sevgi şiirimle
yazımı sonlandırıyorum.
Hoşça kalın !
SEVGİ
Tüm çirkinlikleri
Atın üzerinizden,
Bir sevgidir okunan
Gülen gözlerinizden.
Sevgi kutsal,
Sevgi yüce…
Karşınızdaki her gece,
Sevgide eriyen
Çözülen bilmece…
İnsanlar seviniz !
Sevdikçe mutluluk dolar
Eviniz, yöreniz...

10 Aralık 2015 Perşembe

DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ

DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ
İsmail KARA 
10 Aralık “Dünya İnsan Hakları Günü” dür.
Aynı gün bir toplantıdaydık. Katılımcılara bunu
hatırlatarak sordum; kutlayalım mı?
Hepsinin yüzü burkuldu.
İnsanlar bırakın dünya insan hakları gününü,
“insan hakları” nı unutuyorlar.
Ve insan haklarına tecavüzler giderek artıyor.
Şu çağda halâ din,
halâ ırk savaşları yapılıyor.
Bosna-Hersek Savaşları sırasında öldürülenler
hariç, BM’e bağlı Hollandalı askerlere sığınan
8.372 Boşnak, araçlara doldurularak
Sırp askerlere teslim ediliyor (kurda kuzu teslimi),
onlarda, uygun bir yere götürüp o kadar Boşnağı
öldürüyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde sığınmacılara
karşı böyle gaddarlık yapılmamıştır.
Ortadoğu ülkelerinde, Irak’ta çıkarılan
iç savaşlarda ölenlerin kesin hesabını bilmiyoruz.
Bugün Suriye’de yıllardır süren kargaşa
ve iç savaşta ölenlerin sayısı belli değil…
Sadece savaştan kaçarak, batılı ülkelere sığınmak
isteyen 3.000’e yakın Suriyeli Akdeniz’de can verdi.
Yüzlerce Suriyeli Türkiye’ye sığındı, çoğu perişan
vaziyette yaşamaya çalışıyor.
Yakınlardaki en zengin bazı Müslüman ülkeler ise,
onlara ne kucak açtı, ne de destek verdi. Lafa gelince,
“Müslüman müslümanın kardeşi” derler üstelik…
Afrika’nın bazı ülkelerinde açlık ve susuzluktan
çocuklar, anneler ve nice büyükler ölürken;
zenginler ve zengin ülkeler hiç oralı olmuyor.
Söyleyin nerede kardeşlik, nerede insanlık?
Ya bizim başımıza musallat edilen ve pkk denilen
Ermeni terör örgütünün yaptıkları…
Daha çok örnekler verilebilir.
Özetle tekrar ediyorum; insan hakları ihlalleri
dünyada azalacağı yerde, tam tersine artıyor.
Adına “insanlık” dediğimiz şey de sürekli
güç kaybına uğruyor.    

25 Ekim 2015 Pazar

GAZETECİ KARDEŞİMİZ AYBENİZ KÜZECİ EVLENDİ

AYBENİZ KÜZECİ EVLENDİ
                                                                                       İsmail KARA
Halen, K.Kıbrıs’taki Diyalog TV.de haber programı hazırlayıp sunan, Dr.Şemsettin Küzeci’nin kızı Aybeniz;
dün Ankara Yenimahallle’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’de yapılan nikâh töreninin ardından Tandoğan civarındaki bir düğün salonunda da muhteşem bir düğünle dünya evine girdi.

Aybeniz Küzeci ile Hakan Yıldırım’ın hayatlarının birleştiği bu mutlu günlerinde –gerek nikâh ve gerekse düğün töreninde- her iki ailenin yakın dostları onları yalnız bırakmadı. Türkiye dışından da katılanlar bir hayli ilgi çekti.

Damat Hakan Yıldırım, düğün salonuna girer girmez bir zeybek havası eşliğinde efece bir oyunuyla tüm salondakilere kendini sevdirdi.

Azarbeycan’lı sanatçı Aybeniz Hashimova okuduğu şarkılarla düğüne renk katarken, yine Azarbeycan’ın ünlü yazarlarından Prof.Dr.Gazanfer Paşayev edebî konuşmasıyla dikkatleri üzerine çekti. Prof.Dr.Hanım Halilova da Küzeci’lerinin düğününü onurlandıranlar arasındaydı. Birçok bürokrat ve sivil toplum kuruluşu başkan ve üyeleri de oradaydı.

Aslen Kerküklü sanatçı Ömer Türkmenoğlu da sahnede yer aldı ve bazı türküleri seslendirdi.

Biz de dostlarımızın bu muhteşem günlerini paylaşıyor ve yeni evlilere ömür boyu mutluluklar diliyoruz.




27 Eylül 2015 Pazar

BİZİM KÖYDE BAYRAM

BİZİM KÖYDE BAYRAM
                                                                                       İsmail KARA
Çocukluk hayatım köyde geçti.
Ortaokulu bitirdikten sonra yolum Ankara’ya düştü. Lise tahsilime ve memuriyetime orada devam ettim. Bazen başka şehirlere taşınsak da Ankara’yı mesken tuttuk.  
Kurban bayramından yeni çıktık ama aklıma da hep köydeki eski bayramlar geldi.
Bayram namazından sonra köylüler toplanarak mezarlığa giderler, imam orada dualar okurken, diğerleri “amin” derdi. Sonra herkesin getirdiği köy yapımı helvalar ve ekmekler bir yerde toplanır, karıştırılır ve herkese belirli ölçülerde yeniden dağıtılırdı. Dağılma saati başlayınca insanlar yakınlarının mezarlarına gidip dua ederek evlerine dönerlerdi. Dahası var tabii…
Çocukluğumdaki bayramlarda köy konumuna uygun olarak üçe bölünür ve her biri tüm köylüye üç gün öğle saatlerinde yemek verirdi. Yakın köylerden de yemeğe gelenler olurdu.
Harman yerleri eğlence parkına döner, köyün hanımları ve çocukları çeşitli oyunlar ve eğlenceler çıkarırlardı.
Bir yanda da büyük, küçük erkekler aralarında eğlenirlerdi.
Herkesin, ama herkesin yüzü gülerdi. Kahkahalar eksilmezdi.
Özetle bayram, tam bir bayram gibi yaşanırdı.
Bayram sevgiydi, sevgilerin gürleştiği zamandı. Bayram, coşkuydu.
Sonra ne mi oldu?
Yemek verme, toplu halde yeme işleri ortadan kalktı.
Eğlence ve oyunlar da sona erdi.
Ama mezarlık ziyareti (ki, buna “zıyrat” derler) vb.devam ediyor.
Köyümüzdeki bayram kültürü, yaklaşık 35-40 yıl önce böyle bir değişikliğe uğradı. Fakat, neden, niçin uğradı? Anlatması zor.
Bir bayram kültürü değildi değişen… Örneğin, “imece” usulü de kalktı ortadan.
İmece, köylüler arasında önemli bir dayanışma idi. İnsanlar işi yarım kalan komşularının yardımına severek koşarlardı. Ne güzeldi.
*
Önce sevgiye başladı saldırı,
Onu ta ötelere ittiler.
Kaçarken zavallı sevgi
Bataklığa daldı.
Onu orada bırakıp gittiler.
İnsanlar sevgisiz kaldı
Ve sevgisizlikten bittiler.

29 Ağustos 2015 Cumartesi

SERVET KABAKLI DA GÖÇTÜ

SERVET KABAKLI DA GÖÇTÜ

13 Mart 1956'da Elazığ'da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Elazığ'da tamamladı. 1981 de Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.

Servet Kabaklı, Elazığ'da mahalli Uluova gazetesinde başladığı gazeteciliği Tercüman gazetesi Elazığ muhabiri olarak sürdürürken,  Anadolu Ajansı Erzurum muhabirliği görevini de üstlendi.

1979 da Tercüman gazetesinin İstanbul'daki merkezinde çalışmaya başladı. Daha sonraları Yeni Haber gazetesine oradan da Türkiye gazetesine geçti.

Servet Kabaklı İstanbul'a gelince ölümüne kadar amcası olan edebiyat münekkidi (eleştirmeni) Ahmet Kabaklı'nın en yakın yardımcısı oldu.

Ahmet Kabaklı'nın kurucusu olduğu Türk Edebiyatı Vakfı'nda 1980'li yıllarda vakıf müdürlüğü ve Türk Edebiyatı dergisinin yayın yönetmenliği görevlerinde de bulundu..

Doğu Türkistan dışında bütün Türk illerini de dolaşan Servet Kabaklı, yazıları ve televizyon konuşmalarıyla oraları anlattı.

İlk olarak 1982 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından röportaj ve seri röportaj dalında yılın gazetecisi seçildi. Daha sonra da Türk Basın Birliği ile birlikte birçok mesleki ve sosyal kuruluş tarafından Yılın Gazetecisi ödülüne layık görüldü.

Tercüman gazetesinde başyazarlık da yapan Kabaklı, Yeniçağ gazetesinde de yazdı.

Servet Kabaklı, evli ve bir çocuk babasıydı.

Yaklaşık 2 ay önce kızı ile birlikte dışarıda iken birden fenalaşmış ve nefes almakta güçlük çekmesi üzerine Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılmıştı. Tedaviye rağmen günden güne artan rahatsızlığına yenik düştü ve 28.08.2015 de vefat etti.

4 Ağustos 2015 Salı

EMEKLİLER ÇALIŞMASIN MI?

     EMEKLİLER ÇALIŞMASIN MI?
                                                                                          İsmail KARA
       Emekliler çalışsın mı, çalışmasın mı?
       Devleti yönetenler emeklilerin çalışmasını istemiyor sanırım. Çünkü, emekli olup çalışanlardan bir kısım kesintiler yapılıyor.
       Örneğin bir emeklinin kendine ait bir işyeri varsa, maaşından %10 kesinti yapılıyor. Daha önce bu oran %15 iken Temmuz 2015’te %10’a indirildi.
       Küçük bir işyeri açmak isteyen ya da kendi işinde çalışan emekliler bundan tedirgin… Bir emekli dinlenmek ister aslında, çalışmak değil… Ama onu hayat şartları zorlarken ne yapsın?
       Öte yandan bir emekli, bir işyerinde ücretli çalışırsa; emekli aylığında bir kesinti olmaz ama aldığı ücretten %7,5 oranında destek pirimi kesilir. Ayrıca %23,5 ilâ %28,5 arasında işveren de katkı payı öder. Yani en az %30 tl. prim ödenir. Peki, normalde (yani emekli olmayan) bir işçinin ücreti için ne kadar prim ödeniyor? Bakalım;
       Ücretliden kesilen prim oranı %14, işveren katkı payı ise %20,5 ki toplamda (en az) %34,5 tl. prim ödeniyor.
       25 yıldan fazla prim ödeyip emekli olan ve çalışan kişi ile henüz emekli olmamış kişinin arasındaki prim farkı %4,5 dur. Bu durum ne kadar adil? Tartışılabilir.
       Her ay Türk-İş ve Kamu-Sen tarafından yoksulluk ve açlık sınırı konusunda raporlar yayınlanıyor. Örneğin Türk-İş’in Haziran 2015 raporuna göre dört kişilik bir aile için açlık sınırı; 1.338 tl., yoksulluk sınırı ise; 4.357 tl.dır.
        Emeklilik geliri yoksulluk sınırının üstünde olanlar için söylenecek fazla söz yok… Fakat, devlet olarak emekline hayat standartının çok altında, hatta açlık sınırının bile altında maaş veriyorsan, onları zor şartlar altında yaşamaya mecbur ediyorsan; sorumlu zaten sensin.
         O zaman, bir şekilde kazanç sağlamaya çalışan emeklinin önüne çeşitli engeller çıkarman da hakkaniyet ilkeleriyle asla bağdaşmaz ve “Sayın emekli, sen artık çalışamazsın” demen doğru olmaz.  
        Üstelik çalışma gücü olan herkesin çalışması, üretime ve ekonomiye katkı vermesi konusunda destek verilmeli, yolundaki tüm engeller kaldırılmalıdır.
        “Emekli çalısın mı, çalışmasın mı?” sorusuna, kısaca yanıt verebildiğimi sanıyorum.   (04.08.2015)

             

        

18 Temmuz 2015 Cumartesi

En Büyük Düşman: SİGARA

En büyük düşman: SİGARA

Son yıllarda hanımlar sokaklarda yürürken bile sigara
içiyorlar. Sigara zaten bir baş belası. Hele söz konusu hanımlar
olunca belanın gücü daha da artıyor. Bu konuda yayınlanmış
bir yazımdan kısa bir bölümü aşağıya alıyorum;

     - Sigara tiryakilerinin yarısı kanserden, dörtte biri kalp ile solunum yetmezliğinden ve enfarktüsten öldüğü gözlemlenmiştir.
     - Sigara içen hamile hanımların çocuklarının sakat doğma olasılığı % 65 dir.
     * Beyin tümörlerinin % 99'u,
     * Beyin kanamalarının % 85'i,
     * Akciğer kanserlerinin % 90'ı,
     * Gırtlak kanserlerinin % 99'u,
     * Genç ve orta yaşlarda kalp rahatsızlığına dayalı ölümlerin % 80'i,
     * Kol ve bacak kesilmelerinin % 90'ı sigara kaynaklıdır.
     Son olarak ünlü bir bilim adamının şu sözünü hatırlatmak istiyorum; "İnsan sağlığını tehdit eden sigaradan, eli silâhlı düşmandan kaçıyormuşçasına uzak kalalım".
     Tüm dostlara sigaradan uzak, sağlıklı günler diliyorum.