22 Şubat 2014 Cumartesi

P A Z A R K E Y F İ -25-

P A Z A R  K E Y F İ -25-

Değerli dostlar, bu gün de sizler için güzel şeyler seçtim.

Seçkin özlü sözler :
-Bilen ve bildiğini bilen kimse akıllıdır. (İran A.S.)
-Başkalarını övmeyip daima yerenlere, kimseden
memnun olmayanlara bakın; bunlar kimsenin
kendilerini beğenmeyen insanlardır. (La Bruyer)
-Çabuk yükselenler, çabuk çıldırır. (Lamartin)
-Sessizlik, çoğu kez toplumun kanaat ve hükümlerini
sözlerden daha güçlü olarak ifade eder. (Disraeli)
-Kibirli ve alçak gönüllü insanlar arasındaki fark şudur;
birincisi kendi meziyetlerinden kendi söz etmeyi
sever; ikincisi ise övülmeyi başkalarından bekler.
(De Fresinier)
-Köle bir kimseye köle olur; muhteris (aç gözlü) ise
yararlanacağını umduğu herkesin kölesi olur.
(La Rohefoucauld)
-Çok köklü bir çınarı, basit rüzgârlar deviremez.
(Dursun Gürlek)
*
Vatan,
Küçük ellerinin avuçladığı
Sade bir toprak parçası değil çocuğum,
Toprakla büyüyen bir kutsal düşüncedir.
(Nurettin Özdemir)
*
Şekspir diyor ki ;
Kendimi her zaman mutlu hissederim.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam. Beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin!
*
Karac’oğlan’dan bir deyiş ;
El âriftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Kat’i yükseklerden uçucu olma
*
Ömer Hayyam’dan ;
Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
*







Borç
Gözyaşı en iyi ilâçmış
Desenize bu durumda
Bir de teşekkür borçlandık
Anamızı ağlatanlara…
(Tahsin Şentürk)
*
Yağmur duası
Temelin evinde yangın çıkar. Komşular yardıma koşar.
Temel ise bir duvarın dibinde oturup yangını seyreder.
Dursun bağırır ;
-Uyy evin yanay sen oturaysun.
-Sen öyle zannet, yangın çıktuğundan peri yağmur
duası edeyrum pen purada.
*
Azrail
Hoca ağır hasta yatıyordu,
Karısını çağırıp çatıyordu;
-Haydi hanım güzelce giyin!
-Olur mu hastayken beyim?
-Teklifim boşuna değil,
Belki seni beğenir Azrail !
(İsmail KARA)
*
Yağ Dostum
Ne tatlı bir gıdasın yağ dostum,
Ekmeğimizde, aşımızdasın,
Yazımızda, kışımızdasın,
Yükselen yaşımızdasın,
Sen kokuyor her yanımız,
Gözümüzde, kaşımızdasın.
(İsa KAYACAN)
*
 





Bu haftalık da bu kadar dostlar !

17 Şubat 2014 Pazartesi

İKİ MÜSTESNA İNSAN

İKİ MÜSTESNA İNSAN

“Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer” diye bir sözümüz vardır ya bilirsiniz… Bazen arşivimdeki resimleri, kitapları elden geçiriyorum. Bir çok dost ve arkadaşlarım adeta karşıma dikiliyor. Anılar canlanıyor.

Dün de öyle oldu. Çektiğim bir fotoğrafa rastladım. Kaybettiğim değerli iki dost ve bazı anıları yeniden yaşadım.

Birisi, yıllarca baba dediğim Türk şiirinin çınarı merhum şair ve yazar Ahmet Tufan Şentürk, diğeri ise sağlığında tanıştığı herkesin gönlüne kısa zamanda girip taht kuran musiki sevdalısı, hattat, ressam ve şair Hüseyin Balım (1946-24.02.2007).

Eşinin vefatından sonra yaklaşık 29 yıl (1976-2005), mütevazı evinde tek başına yaşayan ve kaçınılmaz sonla hayata veda eden manevi babam Ahmet Tufan, genç şairlere üstatlık yapmış, çoğunun gelişmesinde bir hayli katkı sağlamıştır. Hatta bazı usta şairler bile şiir konusunda O’nun görüş ve fikirlerine başvurmuştur. Tatil günlerinde evinde şairler toplanır şiirlerini okurdu. Bu yüzden ben oraya “Tufan Baba Dergâhı” demiştim.

Aldığı çok sayıdaki ödüller arasında “Türkçeyi en iyi kullanan şair” ödülü vardır ki, Ahmet Tufan Şentürk’ün şiirlerine vurulan bir damgadır.

Gelelim Hüseyin Balım’a… O’nunla hep aynı mahallede oturduk ama, geç tanıştık. 1998 değil de, keşke daha erken tanışsaydık. Yüzü daima gülerdi. Çok sıcakkanlı bir insandı. Buna anlattığı fıkralar, yaptığı espriler de karışınca ötesini düşünün artık… Yeni tanıştığı kişilerin bile kısa zamanda kalplerini kazanır, gönüllerinde taht kurardı. Çıkardığı bir karton tabloya, ya da bir tabağa hat yazısı ile ismini yazar ve takdim ederdi.

Arşivinde 4.000 civarında plak, 2.000 civarında kaset vardı. Çoğu sanatçının kendisinde bile kalmayan eserleri, onda mevcuttu. Evine gelen dostlarına güzel bir müzik ziyafeti çekerdi.

Tufan babayla O’nu da tanıştırdım. Aradan bir süre geçtikten sonra babanın resmini yapmış ve kendisine takdim etmişti. Tufan baba hem çok mutlu olmuş, hem de Balım’ı içtenlikle kutlamıştı. Ben de işte o andan bir kesiti kamerama kaydetmiştim.

Tufan baba, Ahmet Tufan Şentürk, 09.05.2005 de vefat etmişti. Her iki müstesna insanı rahmetle anıyorum.

2 Şubat 2014 Pazar

P A Z A R K E Y F İ -24-

P A Z A R  K E Y F İ -24-

Seçme özlü sözler :
-Korkaklar, ecelleri gelmeden birkaç defa ölürler,
cesurlar ise ölümü bir defa tadarlar. (Shakespeare)
-Dünya bir sahnedir; herkes rolünü oynadıktan
sonra çekip giderler. (Winschooten)
-Ölüm korkusu, ölüm acısından daha şiddetlidir.
(La Bruyere)
-Tanrı, kendilerini övenlerden nefret eder. (St.Clement)
-Tanrı, dolu ellere değil, temiz ellere bakar. (Syrus)
-Tanrının değirmeni ağır, ama iyi öğütür. (G.Herbert)
-Vicdanınız temizse, o zaman özgürsünüz. (Goethe)
-Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada
yaptığı iyiliklerdir. (Hz.Muhammed)
*
Bir dörtlük :
Niceleri geldi, neler istediler.
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
(Ömer Hayyam)
*
Hukukçuların görevi :
Hukukçuların birincil görevi,
tüm çağdaş nitelikleriyle
hukuk devletini gerçekleştirmek,
hukukun üstünlüğü ilkesini
yaşama yaşama
geçirtmektir. 
(Yekta Güngör Özden)
*
Sıra sana da gelir
“Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım;
çünkü ben sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım;
çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım;
çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler; 
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı”
(Martin Niemöller)
*
 









Su, Rüzgâr ve Namus
Daha çocukluğumda,
Dinlemiştim bu masalı;
Su, rüzgâr ve namus
Birgün saklambaç oynamışlar.
*
Önce su saklanmış;
Fakat çabuk bulunmuş
Derin vadiler arasında…
*
Sonra rüzgâr saklanmış,
Onu da bulmak kolay olmuş
Yüksek dağların tepelerinde…
*
Sıra namusa gelmiş,
O da şöyle söylemiş;
*
Dinleyin bir kere,
Ben kaybolursam
Bulunmam hiçbir yerde…
*
İşte, o günden beri namus kaybolunca
Bulunmaz hiçbir yerde.
(S.Petöfi)