Atatürk’ün yaptığı Kültür Devrimlerinden biri
ŞAPKA DEVRİMİ
------------------------------ ------------------İsmail KARA-----------------
ŞAPKA DEVRİMİ
------------------------------
Bu gün Ulu Önder Atatürk’ün yaptığı en önemli devrimlerden birinin yıl dönümüdür.
Atatürk, hem Kastamonu’luların davetlerini yerine getirmek, hem de düşündüğü kılık-kıyafet devrimini başlatmak için; 23 Ağustos 1925 pazar günü sabahın erken saatlerinde Ankara’dan ayrılarak Kastamonu
yoluna düşer. Yanında Rize Milletvekili Fuat (Bulca), Kütahya Milletvekili Nuri (Conker), Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik (Bıyıkoğlu), Başyaver Rusuhi, Yaver Muzaffer, Muhafız Komutanı İsmail Hakkı, ve Özel Kalem Müdürü Lütfi beyler de bulunmaktadır.
Önce Kalecik’e uğrayan Cumhurbaşkanı Atatürk ve yol arkadaşları, öğle yemeğini Çankırı’da yerler. Orada halkın büyük sevgisi ve coşkusuyla karşılanır. Akşamüzeri Kastamonu’ya varır. Yalnız il merkezi değil; Küre, İnebolu, Devrekâni, Taşköprü, Daday ilçeleri ile Seydiler bucağı ve Ecevit’i de ziyaret ederler. Uğradığı her yerde büyük tezahüratlarla karşılanan Atatürk, 31 Ağustos 1925 pazartesi günü saat 12 30 da, tüm yeniliklere seve seve kucak açmış devrimci ve gerçek Atatürk’çü Kastamonu ve çevresi halkının dinmeyen gözyaşları arasında, izlenimlerinden mutlu ve fakat ayrılıştan üzgün olarak Çankırı yoluyla başkent Ankara’ya döner.
Elindeki panama şapkasıyla halkı selamlayan Atatürk; “Bu serpuşun ismine ŞAPKA denir” diyerek şapka
devrimini, daha doğrusu “KILIK-KIYAFET DEVRİMİ”ni başlatmıştır.
Şapka devrimine gelininceye kadar Türk toplumu, bugün ancak çoğunun müzelerde göründüğü, değişik topluluklardan alınma acayip giysi ve başlıklarla millî kimliğinden bir kısmını kaybetmiş ve uygar ülkelerin alayına konu olmuştu. Başlarda fes, takke, sarık, kavuk, külâh, kalpak, peçe, çar gibi çeşitli; bedende ise şalvar, zıpkın, cüppe, çarşaf, peştamal ve diğerleri gibi çeşitli gieyecekler… Atatürk’ün deyimiyle “altı kaval, üstü şişhane diye ifade olunabilecek bir kıyafet, ne millîdir, ne de beynelmilel”.
Atatürk, bu devrimle hem ulusundaki kıyafet karmaşasına son vermek istemiş, hem de çağdaş ülkelerin giyimine yaklaşım sağlamıştır.
Yapılan birçok devrime karşı çıkanlar olduğu gibi, kılık-kıyafette yapılan devrime de karşı çıkanlar olmuştur. Bunun bazı örneklerini bugün dahi görmekteyiz. Sokaklarda takke ve kara çarşaf gibi giysilerle dolaşanlara rastlıyoruz.
Atatürk’ün yaptığı fakat ömrü vefa etmediği için tamamlayamadığı Kültür devrimleri arasında yer alan
KILIK-KIYAFET DEVRİMİ de diğer devrimler (inkılâplar) gibi, çok önemli ve büyük devrimlerden birisidir. ŞAPKA DEVRİMİ adıyla başlatılan bu devrimi; yıl dönümü nedeniyle bir kere daha anımsıyor ve Ulu Önder ATATÜRK’ü de kahramanlığı, idareciliği, devrimciliği ve sosyal alanlardaki düşünce ve başarılarıyla bir kere daha saygıyla anıyoruz.
Atatürk, hem Kastamonu’luların davetlerini yerine getirmek, hem de düşündüğü kılık-kıyafet devrimini başlatmak için; 23 Ağustos 1925 pazar günü sabahın erken saatlerinde Ankara’dan ayrılarak Kastamonu
yoluna düşer. Yanında Rize Milletvekili Fuat (Bulca), Kütahya Milletvekili Nuri (Conker), Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik (Bıyıkoğlu), Başyaver Rusuhi, Yaver Muzaffer, Muhafız Komutanı İsmail Hakkı, ve Özel Kalem Müdürü Lütfi beyler de bulunmaktadır.
Önce Kalecik’e uğrayan Cumhurbaşkanı Atatürk ve yol arkadaşları, öğle yemeğini Çankırı’da yerler. Orada halkın büyük sevgisi ve coşkusuyla karşılanır. Akşamüzeri Kastamonu’ya varır. Yalnız il merkezi değil; Küre, İnebolu, Devrekâni, Taşköprü, Daday ilçeleri ile Seydiler bucağı ve Ecevit’i de ziyaret ederler. Uğradığı her yerde büyük tezahüratlarla karşılanan Atatürk, 31 Ağustos 1925 pazartesi günü saat 12 30 da, tüm yeniliklere seve seve kucak açmış devrimci ve gerçek Atatürk’çü Kastamonu ve çevresi halkının dinmeyen gözyaşları arasında, izlenimlerinden mutlu ve fakat ayrılıştan üzgün olarak Çankırı yoluyla başkent Ankara’ya döner.
Elindeki panama şapkasıyla halkı selamlayan Atatürk; “Bu serpuşun ismine ŞAPKA denir” diyerek şapka
devrimini, daha doğrusu “KILIK-KIYAFET DEVRİMİ”ni başlatmıştır.
Şapka devrimine gelininceye kadar Türk toplumu, bugün ancak çoğunun müzelerde göründüğü, değişik topluluklardan alınma acayip giysi ve başlıklarla millî kimliğinden bir kısmını kaybetmiş ve uygar ülkelerin alayına konu olmuştu. Başlarda fes, takke, sarık, kavuk, külâh, kalpak, peçe, çar gibi çeşitli; bedende ise şalvar, zıpkın, cüppe, çarşaf, peştamal ve diğerleri gibi çeşitli gieyecekler… Atatürk’ün deyimiyle “altı kaval, üstü şişhane diye ifade olunabilecek bir kıyafet, ne millîdir, ne de beynelmilel”.
Atatürk, bu devrimle hem ulusundaki kıyafet karmaşasına son vermek istemiş, hem de çağdaş ülkelerin giyimine yaklaşım sağlamıştır.
Yapılan birçok devrime karşı çıkanlar olduğu gibi, kılık-kıyafette yapılan devrime de karşı çıkanlar olmuştur. Bunun bazı örneklerini bugün dahi görmekteyiz. Sokaklarda takke ve kara çarşaf gibi giysilerle dolaşanlara rastlıyoruz.
Atatürk’ün yaptığı fakat ömrü vefa etmediği için tamamlayamadığı Kültür devrimleri arasında yer alan
KILIK-KIYAFET DEVRİMİ de diğer devrimler (inkılâplar) gibi, çok önemli ve büyük devrimlerden birisidir. ŞAPKA DEVRİMİ adıyla başlatılan bu devrimi; yıl dönümü nedeniyle bir kere daha anımsıyor ve Ulu Önder ATATÜRK’ü de kahramanlığı, idareciliği, devrimciliği ve sosyal alanlardaki düşünce ve başarılarıyla bir kere daha saygıyla anıyoruz.