31 Ocak 2014 Cuma

YALAN, İNSANLIĞA DÜŞMAN

YALAN, İNSANLIĞA DÜŞMAN
---İsmail KARA---
Değerli okurlarım!
Bu yazımda çocukluğumdan beri beni üzen ve çok rahatsız eden “yalan” kavramı üzerinde durmak istiyorum.
Yalan söylemek, insanlara ve pek çok şeye zarar verir. Allah yalandan ve yalancılardan hepimizi korusun, tüm yalancıları iyi insanlara ırak etsin!
Yalan yüzünden nice yuvalar altüst, hatta taçlar, tahtlar mahvolmuştur. Erdemli insanlar, asla yalan söylemezler. Yalan söyleyen insanlardan her türlü kötülük beklenir. Bunun içindir ki, yalan ve yalancılar; insanlığın baş düşmanlarındandır.
Hz.Muhammed hadislerinde yalanla ilgili olarak;
-İman sahibi, her hataya düşebilir. Fakat hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez.
-Yalandan sakının, yalan fücura(*), fücur ise cehenneme götürür.
-Yalan yere yemin etmek, evleri ıssız bırakır.
- Yalan söylemek, iftira etmekle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür, demektedir.
*
Ayrıca, dünyanın ileri gelen birçok düşünürünün de yalan hakkında özlü sözleri vardır. Bazıları şöyledir;
-Günah işlemenin birçok aletleri vardır. Fakat, yalan hepsine uyan bir   saptır. (Holmes)
 -Yalanlar, gerçeklerle bağdaşamadıkları gibi, genellikle kendi aralarında da çatışırlar. (Daniel Webster)
-Eğer bir yalan, uzun bir süre yeterince tekrarlanırsa, sonunda o yalan bir gerçekmiş gibi algılanır! (Dr. Joseph Paul Goebells) 
-Beni mahveden şey; bana yalan söylemiş olman değil, sana bir daha inanmayacak olmam. (Victor Hugo)
-Halkın bir kısmını her zaman, hepsini bir zaman aldatabilirsiniz ama halkın tümünü her zaman aldatamazsınız. (A.Lincoln)
Tarih boyunca yalanın ve yalancılığın ne kadar kötü bir şey olduğu ünlü kişilerce ve din adamlarınca belirtilmişse de, pek bir şey değişmiyor. Yalnız, şunu da söylemekte yarar var; insanlık yozlaştıkça yalancılık daha da artıyor.
Sanırım en çok da politikacılar yalana başvuruyor.
Yalan söylemenin dışında, gerçeklerin üzerini kapatmaya çalışmada ve gerçekleri saptırmada da onların üstüne yok…
Her kim olursa olsun, yalan söylemekten kaçınsın!.. Hele o kişi bir de “Ben müslümanım” diyorsa…
(*) Fücur ; Sözlükte "açmak, yarmak, meyletmek, haktan sapmak, yalan söylemek, zina etmek, isyân etmek" demektir.

YAŞAM VE ÖLÜM

YAŞAM VE ÖLÜM

İnancımıza göre herkesin ilâhi güç tarafından belirlenmiş bir ömrü vardır. Ömrün sonuna “vade” de denir. İnsanın eceliyle ölmesi bir yana, her hangi bir kaza ile ölmesinden sonra denir ki, “vadesi” buraya kadarmış… “Ecel geldi cihana, gayrisi bahane” denilerek önceden belirlenmiş olan ömrün, bir şekilde sona ereceği ifade edilir.
Bugün 70 yaşımdayım. Yakından tanıdığım birçok kişiler öldü. Benim gözlemime göre, ölen dost veya arkadaşlarım, ölmeden bir süre önce kendilerini bıraktılar. Yaşamdan henüz dünyada iken koptular. Bu kopuşun ardından kısa bir süre sonra da öldüler. Konuyla ilgili olarak bir hayli örnek verebilirim. O kişileri tanıyan diğer dost ve arkadaşlarım da eminim ki bu izlenimimi onaylayacaklardır.
Yaşam (hayat)= sevgidir. Dünyadaki her şeye karşı, hatta yaşama karşı sevginiz bittiği zaman; yolun sonu görünüyor demektir. Bu konuda bir bilgin ne diyor bakınız !












Yaşamak istiyorsak, yaşam sevgimizi bırakmayacağız.  Bir başka ünlü ise şöyle diyor; “Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz(Claude Pappear)
Yani pedalı çevirmeye devam edeceğiz.
Genellikle bizi bundan alıkoyan şeylerin başında stres gelir.
Çağımızın en kötü hastalığı strestir. Stres, insanın yaşama isteğini körleştirir, azaltır, yıpratır. Strese sürükleyen nedenlerin başında insanın birçok amacına erişememesi, etrafından beklediği ilgiyi görmemesi, beklemediği olumsuz davranışlarla karşılaşması ve benzeri pek çok şey sayabiliriz. Hayatta her istediğimizi olumlu sonlandırmak elbette mümkün olmaz. Bir atasözü şöyledir; “Hayatın onda biri yaptığın gibi, onda dokuzu kabul ettiğin gibidir”. Dolayısıyla olmayan istekler için dövünmenin de yeri yoktur.
Bazı insanlar ise, yaşlandıkça ölümü düşünürler. Bazıları ölüm korkusu ile kendilerini yıpratırlar. Sonuç belli, herkes bir gün mutlaka ölecektir. Bu korku içinde yaşamanın da anlamı yoktur.






Değerli dostlar, stresten uzak kalmaya gayret edelim. “Takma Kafanı” adlı bir şiirimin ilk dörtlüğü şöyledir;
Şu dünyanın derdi çoktur çekilmez,
Her olur olmaza takma kafanı!
Çok şeyden geçilir, candan geçilmez,
Her olur olmaza takma kafanı!
Ben yaşamı seviyorum, hem de her zaman… Sanmayın ki, çok güzel bir hayat sürüyorum, asla. Birçok sorunlarım var. En başta bu yaşa kadar, ekonomik yönden yüzüm hiç gülmedi. Öte yanını sayma!.. Daima gülümseyin ki, hayat da size gülümsesin! Ayna gibi…
Hepinize sağlıklı bir yaşam diliyorum.

20 Ocak 2014 Pazartesi

DEMOKRASİNİN TEMELİ ADALETTİR

DEMOKRASİ

Demokrasinin temeli “adalet” dir.

Adaletin olmadığı

yada işlemediği bir ülkede,

demokrasinin varlığından

söz edilemez.


İsmail KARA (Karozan)

19 Ocak 2014 Pazar

P A Z A R K E Y F İ -23-

P A Z A R  K E Y F İ -23-

Bu gün sizler için seçtiklerimi görmek ister misiniz?

Seçkin özlü sözler :
-Günah işlemenin birçok aletleri vardır. Fakat, yalan hepsine uyan bir saptır.
(Holmes)
-Yalanlar, gerçeklerle bağdaşamadıkları gibi, genellikle kendi aralarında da çatışırlar. (Daniel Webster)
-Eğer bir yalan, uzun bir süre yeterince tekrarlanırsa, sonunda o yalan bir gerçekmiş gibi algılanır! (Dr. Joseph Paul Goebells) 
-Beni mahveden şey; bana yalan söylemiş olman değil, sana bir daha inanmayacak olmam. (Victor Hugo)
-Halkın bir kısmını her zaman, hepsini bir zaman aldatabilirsiniz ama halkın tümünü her zaman aldatamazsınız. (A.Lincoln)
-Yalan söylemek, iftira etmekle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür. 
(Hz.Muhammed)

  







Birkaç fıkra :
Bir meydanda seçim çalışması yapılacakmış. Kahveye giren polis “Biraz sonra siyasiler gelecek, kapının önündeki bisikleti kaldırın” uyarısında bulunmuş. Bisikletin sahibi “Bisikleti zincirledim, bi şey olmaz” diye cevap vermiş.
*
Bir parkta güvercinleri seyreden ve avuçlarından yem yediren iki emekli konuşuyorlardı. “Ben” dedi emeklilerden biri “Güvercinleri siyasilere benzetiyorum. Yanımızda iken elimize bakıyorlar. Yukarı çıkınca kafamıza sı..yorlar.
*
İnsanlar yolda yürürken üst üste iki top atışı sesi duymuşlar. Yaşlı bir kadın polise sormuş: “Oğlum, toplar neden atıldı”. Polis “Bakan geldi, teyze” diye cevap verince yaşlı kadın; “Vah vah, demek ilk atışta isabet ettiremediler”.
*











Atatürk demişti ki ;
"Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an tevakki etmesinler..." (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)
*
Şair Cemal Süreya’yı anarken ;
Şair Cemal Süreya (1931-09.01.1990)
“Düşenin dostu olmaz’ derler kimileri. Sanki ayakta olanın dostu çokmuş gibi”.
(Cemal Süreya)
*














*
Demokrasi ;
Demokrasi, her ne kadar halkın kendi kendini idare etmesine dayalı bir yönetim biçimi ise de, Eflatun’un değindiği üzere suistimale de açıktır. Bu yüzden bazı ülkelerin yönetimi “sözde demokrasi” den ibaret kalabilmektedir. İyi ve ileri bir demokrasi için halkın aydın olması, dolayısıyla demagoglara kanmaması gerekir.
Ayrıca şunu belirtmek isterim ki, demokrasinin temeli “adalet” dir. Adaletin olmadığı ya da işlemediği bir ülkede demokrasiden söz edilemez.
*

17 Ocak 2014 Cuma

ŞAİR, İNSAN VE DİL

ŞAİR, İNSAN ve DİL

---İsmail KARA---
Şair, hassas insandır.
Şair, yufka yüreklidir.
Şair, alçak gönüllüdür.

Bunun için de şair, insanları ve doğayı sever. O, insanların ve doğanın içindedir zaten… Yüksekte değildir. Kimseye tepeden bakmaz.

Yalnız şair değil -anormal duygulara sahip olmayan- herkes, büyüdükçe olgunlaşır. Olgunlaştıkça ballanır. Ballandıkça dillenir.

“Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır”. Acı dil, aklı baştan alır. Büyük lokma yenir ama büyük söylenmez. Hele kendini bilen insan hiç övünmez, onu başkalarına bırakır.

Ziya Paşa şöyle diyor ; Şairlik yaradılıştan, yani doğuştan gelen bir yetenek işidir. Kısacası Allah vergisidir”. Devamla; Çeşitli inançlar, düşünceler onu bağlamaz ve elde edeceği faydalar, kendisini esir edemez, büyüleyemez. Gerçek şair, hiçbir şeye metelik vermeyen, maddi çıkar peşinde koşmayan, hatta bunları hiçe sayandır.
Mefaat için ikiyüzlülük etmez, servet, makam ve şöhret sahibi kimselere de yalakalıkta bulunmaz. Kanaatkârdır. Kimsenin önünde eğilmez. Dünyanın derdini de zevkini de saymaz. Acıya da sevince de değer vermez. Yalan, dolan bilmez. Ne yaparsa, toplum için yapar” diyor.

Günümüzde yukarıdaki şartların hiçbirini  taşımayan ve şiiri hiç de anlamayan bazı kişiler; zorla alt alta getirdikleri birkaç sözüm ona dizeyle ortaya çıkıyor ve de böbürlenerek “ben şairim” diyebiliyor. Hatta bazıları, yazdıklarının hemen bestelenmesini bile istiyorlar.

Bu ve bunun gibi durumlardan çok üzüntü duyan şair ve yazar dostum İsa Kayacan; “Gelin, biz şu şiiri biraz dinlendirelim” diyerek, kötü şiirin iyi ve güzel şiiri gölgede bırakmasının, boğmasının önüne geçilmesini istiyor.

“Yoğurdum karadır diyen olmaz”. Fakat, yoğurdunda kara olabileceğini kabul eden kişi, mert kişidir.

Zanaatta bile çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemleri vardır. Çırak ve kalfa olmadan usta olunabilir mi ? Sanatta da bu böyle…

Unutmayalım ki, merdiven her zaman basamak basamak çıkılır. Basamakların sayısı (x) dir. Son basamağa çıktığını sanan aldanır. Yanlışlıkla karpuz kabuğuna basar ve sırt üstü yere yığılır.

11 Ocak 2014 Cumartesi

P A Z A R K E Y F İ

P A Z A R  K E Y F İ -22-

Bu gün çıkınımda neler var. Bakalım!

Seçme özlü sözler
“ Cihan ahlaksızlarla harap olmaz. Cihanı alimlerin(!) dalkavukluğu harap eder” (İzzet Molla)
 “Fikirler, cebir ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez” (Mustafa Kemal Atatürk)
“Konuşma özgürlüğü olmadan gerçeği aramak mümkün olamaz” (Charles Bradlaugh)
“İlerlemek için gerekli olan ilk şey sansürün kaldırılmasıdır” (Bernard Shaw)
“İnsanlarının özgür bir ortamda gerçekleri ve yanlışları yargılamasından korkan bir millet, kendi insanlarından korkan bir millettir” (John Kennedy)
“Tehlikesiz bir fikir, fikir denemeyecek kadar değersizdir” (Oscar Wilde)
“Kelimeler, silahlardan daha güçlüdür”  (Joseph Stalin)
*
Şairlerimizden kısa dizeler
- Biz karanlığa giden yolu
Kelimelerle aydınlatırız.
(İskender Aydın)
- Sevgiyle yaşadım, sevgiyle güldüm,
Yenilmeyen gücü sevgide buldum.
(Recep Çalkaner)
-Sevin dostlarınızı gönül sıcaklığınca;
Sırt dönün dargınlığa, kine, nefrete, hınca;
Sevmenin, sevilmenin, dostluğun kıymetini,
Gün gelir anlarsınız yapayalnız kalınca.
 
(Fazıl Bayraktar)
--Tozlarını savur sevdaların
Unuttuğunu düşünsünler.
(İlhan İrem)
*
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.
(Orhan Veli Kanık)
*
REGİNA BRETT’DEN HAYAT DERSLERİ
-Şüphede kalma, ikinci bir adım daha at!
-Hayat, nefrete harcayacak kadar uzun değil !...
-Hastalandığında sana işin değil, ailen,
arkadaşların bakacak; onlarla ilişkini koparma!
-Geçmişinle barış ki, bugününün içine etmesin!.
-Kıskançlık zaman kaybıdır.
-Her şeyin en iyisini daha yaşamadın!.
-Hayatını başkaları ile mukayese etme,
ötekilerin neler çektiğini bilmiyorsun.
*
B U   K A L P

Bu kalp etten yapılmıştır,
Belirli bir yükü kaldırır.
Ne demirdir, ne de çelik,
Fazla yüklersen kırılır.

Her gelen doldurur gamı,
Çoğunun yoktur insafı,
Diyorlar ki, çıksın canı,
Kim umursar, bu çıldırır.
(İsmail Kara)
*
Birkaç fıkra
Hırsızın biri geceleyin bir evin kapı kilidini eğe ile
kesiyormuş. Yoldan geçen bir adam görmüş;
-Yahu ne yapıyorsun deyince.. Hırsız;
-Keman çalıyorum, demiş. Adam;
-Hani ya ses çıkmıyor. Hırsız;
-Onun sesi sabahleyin çıkar.
*
Evde misafirlerin de olduğu bir gün, evin beyi hanımına
çok iyi davranıyormuş, “canım”,”hayatım”, “aşkım” filan.
Misafir;
-Eşine kadar güzel davranıyorsun! Ne kadar mutlusunuz.
deyince bey;
-Ya ne yapayım, adını unuttum.
*
Polis karakolda sorgu sırasında adama sordu;
-Adresini söyler misin? Nerede kalıyorsun?
-Parklar, bahçeler, neresi denk gelirse…
Polis bu sefer diğerine sordu;
-Ya sen?
Başıyla arkadaşını işaret ederek;
-Ben bunun komşusuyum amirim!
*
Bir anı
Bir gün bacanağımın atölyesinde idim. Yıl 1972...
İstanbullu bir fabrikatör otomobilini tamir ettiriyordu. Şu olayı
anlattı;
“Bir işyeri sahibi arkadaşım var. Bir ara işleri oldukça bozuldu.
Borçlarını ödeyemez hale geldi. Kara kara düşünmeye başladı.
Sokağın da bir dilencisi var ki, bu durum onun da dikkatini çeker.
-Beyefendi neden canınız bu kadar sıkkın, diye sorar. Bizimki,
-Sen al şunu, güle güle… der. Dilenci çıkarıp bir kart uzatır ve
-Bu şahsı arayın umarım size yardımcı olur. Bizimki kartı alıp,
Çekmeceye koyar. Arada biraz çeker. Çaresizdir. Bir gün çekmecede
kartı görür ve telefonu çaldırır. Randevu verilir ve ertesi günü
adresi bulur. Lüks bir villadır burası…Uşak tarafından lobiye
oturtulur. Az sonra merdivenden bornozla ineni gördüğünde büyük
bir şaşkınlığa kapılır. Çünkü, adam o dilencidir. Yanına gelir ve
-Hoş geldiniz, ihtiyacınız ne kadar? Diye sorunca bizimki;
-100.000 lira yeter.
-Ben size 200.000 lira vereceğim. Durumu düzeltince bana ödersiniz.
Yalnız iki şartım var; 1.Bu aramızda kalacak. 2.Her sabah uğradığımda
25 kuruşumu alırım.
*
Bu haftalık da buraya kadar dostlar. Hoşça kalın!

9 Ocak 2014 Perşembe

ASGARİ ÜCRET VE YOKSULLUK


ASGARİ ÜCRET VE YOKSULLUK
---İsmail KARA
Yeni asgari ücret belirlendi. 2014’ün ilk altı ayında % 5, ikinci altı ayında % 6 oranında artırılacak..
Buna göre; aralık ayında net 803 lira olan asgari ücret, ocak ayından itibaren 43 lira artışla 846 lira olurken, temmuz ayı ve sonrası için ise 891 lira olacak…
Bazı resmi kurumların açıklamasına göre 2013 yılı, yıl sonu enflasyon ortalaması % 7.49 olduğuna göre yapılan zam; bu oranın bile altında kalmaktadır.
Öte yandan, Türk-İş’in 26.12.2013 tarihinde yayınlanan haber bülteninde, dört kişilik bir ailenin;
-Aylık açlık sınırı 1.082 liradır.
-Aylık yoksulluk sınırı ise 3.523 liradır.
Dikkat edilecek olursa, asgari ücret; dört kişilk bir ailenin aylık mutfak giderinin, yani açlık sınırının dahi altında kalmaktadır.
Aylık geliri, sadece bir asgari ücretten ibaret olan bir aile; hele bir de konut kirası ödüyorsa, o ailenin vay haline…
Pek çok Bağ-Kur ve SSK emeklisi de ne yazık ki, aylık açlık sınırı civarında yaşlılık aylığı alıyor. Başkaca geliri olmayan bu emeklilerin de yüzü bir türlü gülmüyor.
Özetle dar gelirli değil, çok dar gelirli bu insanlar; enflasyon karşısında her zaman ezilmeğe mahkûmlar. Bu yara uzun yıllardan beri tedavi edilemeyen, kronik bir hastalık halinde sürüp gidiyor.
Aklıma gelmişken beğenilen bir “Enflasyon” şiirim var, sizinle paylaşıyorum;
*
Bir araya gelmez halkın yakası,
Başımıza bela oldu enflasyon.
Ne yapsak anlamaz, yoktur şakası,
Aşımıza bela oldu enflasyon.

Baş konuğumuzdur gelip oturur,
Arsızca sofrayı siler süpürür,
Daha biz yemeden, yiyip bitirir,
Dişimize bela oldu enflasyon.

Onsuz geçirmeyiz hiçbir öğünü,
Sinsice aşırır gizli payını,
Sinir eder bizi gerip yayını,
Döşümüze bela oldu enflasyon.

Dostumuzmuş gibi, daim yederiz,
Her nereye gitsek onla gideriz,
Kurtuluruz diye ümit ederiz,
Düşümüze bela oldu enflasyon.

Karozan’a ecel teri döktürür,
Ömrünün boyunca çile çektirir,
Gencecik halimde beni çöktürür,
Yaşımıza bela oldu enflasyon.

8 Ocak 2014 Çarşamba

GÜNÜN SÖZÜ

GÜNÜN SÖZÜ :

“KEDİ İLE İNSAN ARASINDA

ŞU YÖNDEN BİR FARK YOKTUR;

İKİSİ DE PİSLİĞİNİ ÖRTMEYE ÇALIŞIR”

İsmail KARA



5 Ocak 2014 Pazar

P A Z A R K E Y F İ

P A Z A R  K E Y F İ -21-

Seçme özlü sözler
-Hukukçuların birincil görevi, tüm çağdaş
nitelikleriyle hukuk devletini gerçekleştirmek,
hukukun üstünlüğü ilkesini yaşama yaşama
geçirtmektir. (Yekta Güngör Özden)
-Nezaketiniz bizi cebir ve şiddetinizden daha
kolaylıkla nezakete mecbur eder. (Şekspir)
-Başkalarını övmiyenlere, daima yerenlere,
kimseden memnun olmayanlara bakın; bunlar
kimsenin kendilerini beğenmediği insanlardır,
(La Bruyer)
-Sessizlik, çoğu kez toplumun kanaat ve hükümlerini
sözlerden daha etkin olarak ifade eder. (Disraeli)
-Zevkin döşeği, meziyetin mimarıdır. (Duganne)
-Atı suya götürebilirsiniz, fakat su içmeye
zorlayamazsınız. (İng.A.S.)
*










Birkaç fıkra
Adamın birini asmaya götürürlerken, cellada yalvarır;
-Aman ağam, ilk asılışımdır. Beni korkutmadan
asın ne olur!
*
Bir baba çocuğunu seviyormuş, çocuk sormuş;
-Baba, beni sever misin?
-Çok severim oğlum.
-Fakat benim kadar sevemezsin!
-Neden?
-Çünkü, senin iki oğlun var. Benimse bir babam.
*
Kadının beşinci kocası hastalanıp yatağa düşmüşken,
kadın bir gün;
-Beni kime bırakıp da gideceksin? Diye sormuş.
Adam güç bela yastıktan başını kaldırıp cevap vermiş;
-Altıncı kocan olacak bahtsıza…
*
Karı-koca kavga ediyorlarmış. Koca;
-Karı, seninle evlendiğim güne lânet ediyorum.
Karısı şöyle demiş;
-Haksızlık ediyorsun, seninle hoş geçindiğimiz tek gün,
o gündür.
*
Şekspir diyor ki
Konuşmadan önce dinleyin,
Yazmadan önce düşünün,
Harcamadan önce kazanın,
Dua etmeden önce bağışlayın, 
İncitmeden önce hissedin,
Nefret etmeden önce sevin,
Vazgeçmeden önce çabalayın!
Dertler
Dünya acıyı bal eyledi
Dertleri ekti ağaç etti
Günler geçti yaz geldi
Şimdi gel topla meyveyi
(Altay Taşkın)
El Gibi
İçime hüzün dolar akşamnı bitiminde
Gönlümün yangını var bacamdaki tütünde
Bunu bilir bakarsın yabancı bir el gibi
Adın saklı kalbimde açılmamış gül gibi
(Muharrem Demirbaş)
*












Tolstoy’a göre sanat
Biri bir şeyi üretiyorken çok etkileniyor ve ruhunda
kıpırdamalar oluşuyorsa, aynı türden etkilenmeleri;
üretilen o şeyi izleyenler de duyumsuyorsa, onları
etkileyen bu şey sanattır. Etkilemenin derecesi,
sanatın mükemmeliğinin ölçüsüdür.
*
Devlet sırrını ifşa
Sovyet Rusya’da yargıç sanığa sordu;
-Yoldaş Petrovick, ne ile suçlandığınızı biliyor musunuz?
-Tarım Bakanına aptal ve işe yaramaz adam demekle…
Yargıç zabıt kâtibine kararını yazdırdı;
-Memura iftira atmaktan 5 yıl, 
Devlet sırrını açığa vurmaktan
5 yıl mahkûmiyetine…
*
Bu Ne Perhiz
Sana “hayvan” desem
Darılırsın.
Ama “arslan” desem
Bayılırsın.
(Basri İmece)
*
Atatürk diyor ki ;
Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan
sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk ulusunu
sonsuzluğa dek yaşatmak için verimli kalacaksın.
Türk toprağı sen, seni seven Türk ulusunun mezarı değilsin.
Türk ulusu için yaratıcılığını göster!
*
Bu haftalık da bu kadar dostlar. Hoşça kalın, dostça kalın!