29 Eylül 2013 Pazar

ÖZAKMAN'DAN GENÇLERE

ÖZAKMAN’DAN GENÇLERE !

SEVGİLİ GENÇLER !

İSTİKLÂL SAVAŞI,

DÜNYADAKİ EN MEŞRU,

EN AHLÂKLI, EN HAKLI,

EN KUTSAL SAVAŞLARDAN BİRİDİR.

EMPERYALİZMİ VE YAMAKLARINI

DİZE GETİREN,

BİR ENKAZDAN YEPYENİ,

ÇAĞDAŞ BİR DVLET KURMAYI BAŞARAN

ATALARINIZLA GURUR DUYUN!

ŞEHİT VE GAZİ ATALARINIZIN ONURUNU

YABANCILARA ÇİĞNETMEYİN !

Turgut ÖZAKMAN
(O1.09.1930 – 28.09.2013)
*













Son zamanlarda, “İstiklâl Savaşı olmamıştır.
Türk-Yunan Savaşı yaşanmamıştır” diyecek
kadar ileri giden sapkınlar ve tarih inkârcılarını
yakın geçmişte medyadan öğrendiniz.
*
Sevr Haritasını, yeniden sıklıkla gündeme taşıyan
düşmanlarımız ve onların yeni yerli müttefikleri
ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki, bu konu üzerinde ne
doğru dürüst savunma yapan, ne de atağa geçen
üst düzey yöneticilere rastlanmıyor.
*
Gençler !
Ulu Önder Atatürk’ün sizlere seslenişini,
ne birinci, ne de son vazifenizi asla unutmayın!
Muhtaç olduğunuz kudret asil kanınızda mevcuttur.
*
İsmail KARA


PAZAR KEYFİ -12-

P A Z A R  K E Y F İ  -12-

Hocadan Bir Fıkra
Demişler “Aman hoca koş,
Karın kaybetti aklını”…
Hoca şaşkınlıktan bir hoş,
Bilmem haklı mı?
“Hoca daldın yine,
Hemen koşmadın evine”…
Demiş;
“Onun aklı yoktu zaten,
Acaba kaybolan ne?”.
(İsmail Kara)
*
Güzel sözler
“Kitleler cezalarla düzene sokulursa yozlaşmış olur, karizma ve
nezaketle yönetilirse bilinçli ve dürüst olur” (Konfiçyüs)
“Eğitimli insanın hedefi daima yüksek olur. Küçük işlerle küçük
insanlar uğraşır” (Konfiçyüs)
*
Ben İnsanım
Ben insanım hem doğruldum hem saptım
Ben inandım mutlak hakime taptım
Ben zekâlı varlık icatlar yaptım
Ben akıl doluyum izan bendedir.
(Songül Dündar)
*
İyi tarafından
 Meşhur bir sigara tiryakisi olan Reşat Nuri Güntekin'e 
doktor öğüt veriyordu: 
- Sigara bir taraftan iyidir, bir taraftan fena... 
Güntekin, doktorun sözünü kesti: 
- Merak etme doktor, ben sigarayı yalnız iyi tarafından içerim.
*
Eşek
1950'li yıllarda Amerikalı mühendisler gelmiş Türkiye'ye. Küçük Amerika olacağız diye ilk heveslendiğimiz günler...
Bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. O zamanlarda bizde yol güzergahını belirleyecek alet yok, eleman yok.
Nafia mühendisleri eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından elemanlar şeritmetre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış .
Bunu gören Amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş:
- Ne yapıyorlar böyle?...
- Rampada yolun güzergahını belirliyorlar.
- Nasıl yani, anlayamadım?
- Eşek % 7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergahı belirliyoruz demişler.
Amerikalı katılarak gülmeye başlamış. Yatışınca da sormuş:
- Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
 Yetkili cevap vermiş:
- Amerika'dan mühendis getirtiyoruz
*
Sanat Dünyası
Sanat dünyası bildiğimizden ayrı bir dünyadır.
Madde dünyasında doğanlar bir gün öldüğü halde,
sanat dünyasında doğanlar yaşamaya devam eder.
(Mehmet Çınarlı-Ağustos 1956)
*
SENİNLE YAŞIYORUM

Duman duman başımdasın,
Hayalimde, düşümdesin,
Ekmeğimde, aşımdasın,
Ben seninle yaşıyorum.
*
Uzaklara gittim sanma,
Boş yere de yandın sanma,
Bana yanlış yaptın amma,
Ben seninle yaşıyorum.
*
Aklımdan hiç çıkmıyorsun,
Damarımdan akıyorsun,
Karşımda hep bakıyorsun,
Ben seninle yaşıyorum.
*
Düş de olsa yanımdasın,
Alev alev kanımdasın,
Sen kalbimde, canımdasın,
Ben seninle yaşıyorum.
(İsmail KARA)

Yukarıdaki şiirimi görünce hoşuma gitti biraz…
Kendimi beğenmiş gibi olmayayım da… Bilmem
siz de beğenecek misiniz?
*


MAVİ TREN
Sevdiğimi çalıp giden,
Düşlerimi alıp giden,
Beni derde salıp giden,
Dönmeyesi mavi tren.
(İsmail Kara)
*
Değerli dostlar, fazla uzatmıyorum. 
Herkese hayırlı günler diliyorum. 
Hoşça kalın, dostça kalın!
   

27 Eylül 2013 Cuma

MEHMET ÇINARLI'DAN İNCİLER -3-

MEHMET ÇINARLI’DAN İNCİLER -3-

“Atatürk gibi kurtarıcılar kendi kendine ortaya çıkmaz.

Onları bizim “milli mücadele” günlerimizin havası, iklimi yetiştirir.

Biz “milli mücadele” günlerinin imanını ve heyecanını kaybetmişsek,

önümüze düşecek bir Atatürk bulmaktan ümidimizi kesmeliyiz.

Atatürk papağanı olmaya değil,

Atatürk gibi duymaya,

düşünmeye

çalışalım”.


26 Eylül 2013 Perşembe

Dr.MÜJGAN CUNBUR VEFAT ETTİ

Dr.MÜGAN CUNBUR  VEFAT ETTİ

Dr.Müjgan Cunbur (12.01.1926-25.09.2013), Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Fakültesi’nden 1948 de mezun oldu.
Atatürk’ü çok seven ve sayan Cunbur, birçok sivil toplum kuruluşuna üye olmuş ve önemli katkılarda bulunmuştur. Ama en önemli katkıyı uzun süre görev yaptığı kütüphanecilik alanında vermiştir.
Dün tedavi gördüğü Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayata veda etmiştir. Birçok konferansını dikkatle dinlediğim ve feyz aldığım
merhuma Allah’dan rahmet, tüm sevenlerine, öğrencilerine ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum.

1952'de girdiği imtihanı kazanarak, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi'nde çalışmaya başlayan Cunbur, 1955'te Milli Kütüphane'ye nakledildi. 1965 yılında Milli Kütüphane Genel Müdürü olan Cunbur, 1976 da Kültür  Bakanlığı müşavirliğine tayin edildi. 1978'de müşavirlik kadrosuyla yeniden Milli Kütüphane müdür vekilliğine daha sonra kütüphane statüsünün başkanlığa çevrilmesi üzerine 1984'te Başkanlık görevine getirilen Cunbur, 1987'de emekliye ayrıldı. 
1960-1984 yılları arasında Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü'nde ek görevle öğretim görevlisi olarak çalışan, Kültür Bakanlığı'nca, Atatürk Kültür Yüksek Kurumu'nun kuruluş çalışmalarında görevlendirilen Cunbur, Yüksek Kuruma bağlı Atatürk Kültür Merkezi'ne 1984'ten itibaren asli üye seçildi. 
- "Atatürk ve Milli Kültür" kitabı iki kere basıldı
Cunbur, Türk Kütüphaneciler Derneği, Türk Dil Kurumu, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Kadınları Kültür Derneği, Milli Kütüphaneye Yardım Derneği, Kadının Sosyal Hayatını Araştırma Derneği, Türk Folklor Araştırmaları Kurumu gibi derneklerde üyelik yaptı. Cunbur'un kitaplarından "Karacaoğlan-Hayatı ve Şiirleri" Tarsus Belediye Başkanlığı'nın 5 Altın ödülünü kazandı,  "Atatürk ve Milli Kültür" Sakarya Valiliğince başarılı öğrencilere ödül olarak verilmek üzere 2006'da iki kere basıldı. 
Adı 2007 yılında Milli Kütüphane Büyük Okuma Salonuna verilen Cunbur'un, Türk Kadın Yazarlar Bibliyografyası, Fuzüli Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi, Yunus Emre'de Namaz, Yunus Emre'nin Gönlü, Atatürk ve Milli Kültür gibi çok sayıda eseri bulunmaktadır.

21 Eylül 2013 Cumartesi

PAZAR KEYFİ -11 -

P A ZA R  K E Y F İ  -11 –

Karadut
Karadutum, çatal karam, çingenem 
Nar tanem, nur tanem, bir tanem 
Ağaç isem dalımsın salkım saçak 
Petek isem balımsın ağulum 
Günahımsın, vebalimsin. 
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan 
Yoluna bir can koyduğum 
Gökte ararken yerde bulduğum 
Karadutum, çatal karam, çingenem 
Daha nem olacaktın bir tanem 
Gülen ayvam, ağlayan narımsın 
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu
(1911-21.09.1975)
*
 Mutluluk
Ne gül dikeninden etti şikâyet,
Ne de diken gülünden,
Gül gibi geçinip gittiler,
Dallarında birlikteyken.
(Orhan Vergili)
*
İade
Temel’e piyangodan büyük ikramiye çıkmıştı.
Öğrenince hemen eve koştu;
-Uyy Fadime, çabuk ciyin!
-Ne ciyeyum?
-Pişey ciy işte daa.
-Nereye cideyruz ona göre ciyineyum.
-Ananun evine cideysun.
*
Kör Kuyu
Hem yazlıkla hem kışlıkla,
Gezdik perişan kılıkla,
Dünya diye yanlışlıkla,
Kör bir kuyuya gelmişiz.
(Halil Soyuer)
*
Sigara ve hanımlar
Eskiden ar, haya meselesi yapılırdı belki. Kadınlar sokakta
sigara içmezlerdi. Son yıllarda ne oldu da durum böylesine
değişti, anlamıyorum. Genç, hatta çocuk yaştaki hanımlar
sokakta yürürken nasıl da sigara içiyorlar. Hayret!..
Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bilmeyen, ya da aksini
İddia edecek olan bir kişi çıkmaz her halde… Ama sigara içen
hanımların doğuracağı çocukların bile sakat doğma olasılığı
% 65’dir. Diğer zararlarını burada tek tek anlatmayacağım.
*
Hava durumu
Mevsim değişti. Havalar soğudu. Böyle zamanlarda soğuk
algınlığına bağlı rahatsızlar artar. Dikkatli olmalıyız.
Orhan Veli diyor ki;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım.
Böyle havada âşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum.
*
Beyaz çiçek
Havalar dedik de aklıma şimdiden kış geldi. Şair Şahinkaya Dil
bir şiirinde diyor ki;
“Yine kar-beyaz çiçekler açacak dallarda
Yine çocuklar gülümseyecek gözbebeklerine kadar
Ve toprağı nurlandıran gün ışığı gibi
Dolduracak içimizi gürül gürül aydınlıklar.”
Dostlarım her gününüz kar beyazı gibi akpak ve aydınlık olsun!
*
Zoruma gidiyor
Günümüz ozanlarından İsmail İpek “Zoruma Gidiyor” adlı şiirinde
Ne yüzümüz güldü, ne çile bitti
Kimi yılda bir kez yemezken eti
Kimi pirzolayla besliyor iti
Zoruma gidiyor böyle yaşamak” diye sitem ediyor.
Hayat
Ben de birkaç gün önce paylaştığım bir resimle şöyle yazmıştım;
“HAYATI SEVİYORUM AMMA O BENİ SEVMİYOR. YÜZÜME BİR GÜN BİLE
GÜLMEDİ. TAM GÜLECEK DERKEN, ÇIKIYOR BULUTLAR; SÖNÜYOR UMUTLAR”.
Bunu okuyan bazı arkadaşlarım yazarak veya telefonla arayarak;
“Ne oldu, kötü bir şey mi var, bu karamsarlık niye?” diye sordular.
Onlara buradan da teşekkür ediyorum.
*
Birkaç özlü söz
-İlim büyük adamı mütevazı yapar, vasat adamı şaşırtır,
Küçükleri ise kibirlendirir. (Tarse)
-Gençler ümitle, ihtiyarlar hatıra ile yaşar. (F.N.Çamlıbel)
-Aklın ve ilmin üç büyük düşmanı vardır; fenalık, tembellik, cahillik. (?)
-İlimsiz şiir, temelsiz duvar gibidir. (Fuzuli)
-Bizi yaratan Tanrı, insan yapan sanattır. (?)
-Dünya değirmen taşına benzer, her saat nice insanı öğütür. (?)
*
Güzel bir dörtlük
Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir,
Temele taş bulmak gecikebilir.
Devlete baş bulmak gecikebilir,
Adalet gecikmez! Tez verilmeli…

20 Eylül 2013 Cuma

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU'nu anıyoruz.

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU (1911-21.09.1975)

Ünlü ressam ve şairimiz Görele’de doğdu. Trabzon Lisesi’nden sonra,Güzel Sanatlar Akademisi’nde sürdürdüğü resim öğrenimine Paris’te devam etti. Yurda dönünce de Güzel Sanatlar Akademisi’nde hocalık yaptı. Bu çok yönlü sanatçı şiir ve resim dışında sanatın birçok kolunda eserler üretmiştir; yazma, seramik, gravür, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi… Geleneksel süslemede, el sanatlarında, kilim ve minyatürlerde kullanılan bazı motifleri Batı’nın teknikleriyle değerlendirip ürettiği eserleriyle oldukça dikkat çekti. Akademide ünlü ressamlar Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı’dan dersler aldı.

Lise yıllarında yazmaya başlayıp sürdürdüğü şiirlerinde halk üretimi kaynaklardan beslenerek (masal, türkü, deyiş vb.) doğa tutkusunu, insan ve yaşam sevgisini, toplumsal sorunları işledi. En ünlü şiiri “Karadut” adlı aşk şiiridir. Tüm şiirlerini on kitapta topladı. Akademide öğrenim görürken şiir konusunda ünlü bir şair Ahmet Haşim’den  yararlandı.

Babası Milletvekili Mehmet Rahmi Eyüboğlu, kardeşleri ünlü şair Sabahattin Eyüboğlu ve ilk kadın mimarlardan Mualla Eyüboğlu, eşi ise ressam Eren Eyüboğlu’dur.

Karadut

Karadutum, çatal karam, çingenem 
Nar tanem, nur tanem, bir tanem 
Ağaç isem dalımsın salkım saçak 
Petek isem balımsın ağulum 
Günahımsın, vebalimsin. 
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan 
Yoluna bir can koyduğum 
Gökte ararken yerde bulduğum 
Karadutum, çatal karam, çingenem 
Daha nem olacaktın bir tanem 
Gülen ayvam, ağlayan narımsın 
Kadınım, kısrağım, karımsın.

*
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
(Sn.Arzu KÖK’ün yazdı)
Bu gün 21 Eylül, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun ölüm yıldönümü. Dizelerini
bir ressam gözüyle, doğanın ve yaşadığı yörenin tüm alacasını
yansıtarak biçimleyen usta bir kalem, şair, yazar, ressam. Şiirlerinde
gördüğü duyduğu her şeyi hissederiz. Adeta kanatlanmak ister
şiirleriyle. Yedi kat göğün ardını ararken, biraz derviş, biraz
mistik, kafası kızdığındaysa sıkı bir isyancıdır Bedri Rahmi.

Yaşar Kemal, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun hastalanmasını çok sevdiği
ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu'nun tutuklanmasına ve ölümüne bağlar.Vedat
Günyol da bu sava katılır. Dağlarca daha sonra Bedri Rahmi'den geriye
kalanı şöyle seslendirir;

"Sanki maviliğe bir kırmızı çıngırak çıkar
Ne bileyim bu ev nerelere yakın
Kardeş Eyüboğlu nerelere uzak çıkar"

Edebiyatımıza ve resim sanatına katkıları yadsınamayacak büyük
şairimizi rahmetle anıyoruz.


Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun yaşamından kısa bir anekdot;

Her zaman Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun eşine olan aşkı konuşulmuştur. Aşk
mektupları dillere destandır. Özellikle Karadut şiirinde "Kadınım,
kısrağım, karımsın" derken herkesin sandığı gibi karısı değildir
anlattığı. Bu şiir Bedri Rahmi'nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar
Akademisi'nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari
Gerekmezyan için yazılmıştır.O dönem askerliğini yapmakta olan
şair-ressam'ın kalbine "Kara saplı bir bıçak gibi" saplanmıştır Mari.
Bir büstünü yapar Bedri Rahmi'nin. Karşılığında ise Bedri Rahmi
Mari'nin çeşit çeşit portresini yapar ve yazdığı şiirlerle birlikte
sunar. Artık tüm İstanbul bu aşkı konuşur olmuştur.Eren Eyüboğlu ise
bu sıralar sabırla kocasının kendisine dönmesini beklemektedir. 1946
yılında Mari menenjit tüberküloz kapar.İyileşmesi için antibiyotik
lazımdır ve savaş zamanıdır. İlaç bulabilmek çok zordur. Bu yolda
tablolarını yok pahasına satışa sunar Bedri Rahmi. Ancak tüm bu
çabalar sonuç vermez. İstanbul Alman Hastanesi'nden ölüm haberi gelir
Mari'nin. Ykılmıştır Bedri Rahmi. Evine döner. Onu teselli eden ise
karısı Eren Eyüboğlu olacaktır. Bu zor dönemi atlatmasına yardımcı
olur, onun yeniden sanatıyla buluşmasını sağlar. Onu iyileştirdiğini
düşünür. Ta ki 1949 da İstanbul Büyük Kulüp'teki geceye kadar. O gece
Bedri Rahmi'den bir şiir okuması istenilir. Çıkar ve okumaya başlar;

"Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın birtanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın..."

Şiirin bu kısmına gelmişken gözünden yaşlar dökülür. Herkes anlamıştır
sebebini. En çok anlayan da karısıdır. Yıllar sonra o geceyi eşine
yazdığı bir mektupta dile getirir. Gözyaşları akmıştır. Çünkü o şiir
Mari için yazılmıştır ve Mari üç yıl önce ölmüştür.
Arzu Kök 

14 Eylül 2013 Cumartesi

P A Z A R K E Y F İ - 10 -

P A Z A R  K E Y F İ  - 10 -

Bütün okuyucularımıza iyi pazarlar diliyorum. (İsmail KARA)

Ev temizliği
Elif okula yeni başlamıştı. Öğretmen derste temizlik
konusunu  işliyordu. Elif’e sordu;
-Söyle bakalım Elif, evimizi niçin temiz tutarız? Elif;
-Misafir gelir diye öğretmenim!
*
Sıcak dondurma
Bu Elif’in fıkrasından sonra, gerçekten yaşanmış bir
Elif fıkrası daha geldi aklıma… Arkadaşımız Mualla
Hanımın Elif adlı bir kızı vardı, o zamanlar beş yaşındaydı.
Dondurma yemekten hastalanan Elif’e annesi, onu
yasaklamıştı. Bir gün ana kız dondurmacı yanından
geçerken, Elif annesine seslendi;
-Anneciğim, sıcak dondurma var mı?
*
Karakoç’dan seçme dörtlükler
Kaş yaparken, göz çıkarır elleri;
Çok silâhtan tesirlidir dilleri,
Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri,
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey.
*
Arzuhalim ulaşırsa divana,
Korkarım ki taban değer tavana,
Çiğerimden zerre girse kovana,
Bal yanmazsa ben yanarım sultanım.
*
Çekilmez bir şelek vurdun arkama,
Şaşırdım yollarda, kaldım akşama,
Umudum her zaman bâkidir amma,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
(Abdurrahim Karakoç)
*
Yalnızlık
Öyle bir ateş ki yalnızlık;
Terkedilmiş konak gibi.
Yıkılmış, yalnız ve harap.
Ya bir gün gel ansızın,
Ya bekletme yollarını.
(Yılmaz Erdoğan-Ankara)
*
Ayrılık
Bir kara sevdadır başı döndürür
Gönüle dert verir, kalbi kandırır
Nabızı titretir, canı yandırır
Kudretten korlanan daldır ayrılık.
(Aşık Temel Turabi)
*
Temel’in arabası
Dursun hızla Temel’in yanına geldi ve ona;
-Temel biri arabanı çalıyor, koş!
Temel dışarıya fırladıktan bir süre sonra geri dönünce;
-Yakalayabildin mi? diye sorar Dursun. Temel;
-Yakalayamadım ama plakasını aldım, der.
*
Şu İnsanlar
Öyle insanlar var ki
Görmez önündekini…
Uzatıp pis elini,
Eşeler elinkini.
       Atar, durmadan atar,
       Toplum içinde sakar,
       Herkese bir kulp takar,
       Kendi kulpu az gibi.
Nene gerek hey insan!
Söyleme öyle yalan,
Sen kendi derdine yan,
Bırakıp ötesini…
(İsmail Kara)
*
Kiralık ev
Bazı büyük adamların doğdukları ya da yaşadıkları evlerin üzerine,
onlar öldükten sonra birer yazılı levha koyma adetinden söz ediliyordu. 
Florinalı Nazım, Süleyman Nazif’e sordu: 
- Üstad! Ben öldükten sonra kapıma koyacakları levhaya acaba ne yazarlar? 
Süleyman Nazif, büyük bir ciddiyetle şu yanıtı verdi: 
- Kiralık Ev!..
*
Dursun Elmas’dan bir dörtlük



*






*
Kolay değil
Yüreğinde sevgi yoksa
Gözlerinde şefkat yoksa
Dünyalar da senin olsa
İnsan olmak kolay değil!
Neler gördük bu dünyada
Neler verdik bu uğurda
Sultan olmak kolaydır da
İnsan olmak kolay değil!

Şairin biri böyle yazmış. İnsan olmak kolay değil… Bir başka şair de;
Profesör de oldun dekan da,
Milletvekili de, bakan da…
Önemli değil bütün bunlar,
Adam olabildin mi, adam?” demiş.

Umarız, gelecekte insan gibi insan olanlar çoğalır. Kavgalar, savaşlar da
sona erer. Dünya sevgi bahçesine döner. Tüm insanlar birbirleriyle
gül gibi geçinirler.
*

13 Eylül 2013 Cuma

"YENİDEN SEVGİ" Projesi

“YENİDEN SEVGİ” Projesi

İNSANLARI BİRBİRİNE YAKLAŞTIRAN,
BİR ARAYA GETİREN,
BAĞLAYAN,
EN BÜYÜK GÜÇ SEVGİDİR.
ARKADAŞLIĞIN, DOSTLUĞUN,
KARDEŞLİĞİN VE BARIŞIN TEMELİNDE
O VARDIR.
AİLENİN, AİLE BÜTÜNLÜĞÜNÜN,
SAĞLAM TOPLUMLARIN KATMANLARINDA
SEVGİ YATAR.
*
SEVGİYİ YOK EDERSENİZ,
KİN VE NİFAK TOHUMLARI EKERSENİZ,
NEFRET VE ÜRÜNLERİNİ BİÇERSİNİZ.
İNSANLAR,
TOPLUMLAR,
ÜLKELER  ARASINDA .
GİDEREK ARTAN HUZURSUZLUKLAR;
KAVGALARA, SAVAŞLARA DÖNÜŞÜR.
*
KÜÇÜCÜK ÇIKARLAR UĞRUNA,
İNSANLAR BİRBİRİNİ ÖLDÜRÜR.
*
EY İNSANLAR!
BİRBİRİNİZİ SEVİN,
HER TARAFA
KİN VE NEFRET TOHUMLARI DEĞİL;
SEVGİ EKİN!
SEVGİ EKİN Kİ,
SEVGİ BAHÇELERİMİZ GÜRLEŞSİN.
KALPLERİMİZ DE SEVGİYLE DOLSUN!
HAYATIMIZIN TEMELİDİR SEVGİ…
*
“YENİDEN SEVGİ” ADINDA
DEV BİR PROJE YAPALIM
VE HER YERE, HER ŞEYE
SEVGİ KATALIM.

VAR MISINIZ ?

8 Eylül 2013 Pazar

EYLÜL AYLARINDA ÖLEN BAZI ÜNLÜLER

09.EYLÜL AYLARINDA ÖLEN BAZI ÜNLÜLER:

(01.09.1998) Sinema yönetmenimiz Osman Seden öldü.
(02.09.1968) Gazeteci, yazar Sabiha Sertel öldü.
(02.09.1995) E.Bakan, gazeteci Hıfzı Oğuz Bekata öldü.
(03.09.1997) Oyuncu Alev Sezer öldü.
(05.09.1993) Romancı Samim Kocagöz öldü.
(06.09.1998) Yönetmen Akira Kurosawa öldü.
(07.09.1974) Şair Celal Sılay öldü.
(07.09.1988)  Mimar Sedat Hakkı Eldem öldü.
(08.09.1982) Ressam Arif Kaptan öldü.
(08.09.2003)  Vali Recep Yazıcıoğlu öldü.
(09.09.1984)  Sinema sanatçısı Yılmaz Güney öldü.
(10.09.1995) Siyaset bilimci Oral Sander öldü.
(10.09.2012) Şair Asım Kısbet öldü.
(11.09.1948) Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah öldü.
(11.09.2000) Gazeteci, sanatçı Ergun Köknar öldü.
(11.09.2004) Şair yazar, e.TRT Gn.Müd. Kerim Aydın Erdem öldü.
(13.09.1991) Futbolcu Metin Oktay Öldü.
(13.09.1998) Prof.Dr.Neşet Çağatay öldü.
(14.09.1966) Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel öldü.
(15.09.1972) Besteci Ulvi Cemal Erkin öldü.
(15.09.1972) Şair Baki Süha Edipoğlu öldü.
(16.09.1977) Opera sanatçısı Maria Callas öldü.
(17.09.1961) Eski başbakan Adnan Menderes öldü.
(18.09.1993) Sanatçı Nida Tüfekçi öldü.
(18.09.2012) Fotoğraf sanatçısı Burhan Uğur Alaybey öldü.
(19.09.2003) Gazeteci, yazar Dursun Akçam öldü.
(20.09.1985) Sanatçı Ruhi Su öldü.
(21.09.1932) Şair, yazar Ahmet Rasim öldü.
(21.09.1975) Şair, Ressam Bedri Rahmi Eyüpoğlu öldü.
(21.09.1989) Yönetmen Ertem Eğilmez öldü.
(21.09.2006) Prof.Dr.Abülkerim Abdulkadiroğlu öldü.
(22.09.2001) Müzisyen Fikret Kızılok öldü.
(22.09.2003) Yazar M.Necati Sepetçioğlu öldü.
(22.09.2011) Kırımlı şair Cengiz Dağcı öldü.
(24.09.1973) Şair, yazar Şukufe Nihal Başar öldü.
(24.09.1973) Şili’li şair Pablo Neruda öldü.
(24.09.1996) Türk Sanat Müziği sanatçısı Zeki Müren Öldü.
(25.09.1999) E.Orgeneral Muhsin Batur öldü.
(25.09.2010) Tiyatrocu yönetmen Ensar Kılıç öldü.
(25.09.2012) Neşet Ertaş öldü.
(26.09.1945) Macar besteci Bela Bartok öldü.
(27.09.2004) Oyuncu Haluk Kurtoğlu öldü.
(27.09.2013) Sinema ve tiyatro oyuncusu Tuncel Kurtiz öldü.
(28.09.1970) Mısır Devlet Başkanı, General Abdülnasır öldü.
(28.09.1973) Şilili ünlü şair Pablo Neruda öldü.
(28.09.1984) E.Bakan, gazeteci yazar Cihat Baban öldü.
(28.09.1993) Şair Tevfik Akdağ öldü.
(28.09.2013) Bürokrat, hukukçu ve yazar Turgut Özakman öldü.
(29.09.1902) Fransız yazar Emile Zola öldü.
(29.09.2003) Yönetmen Elia Kazan öldü.
(30.09.1978) Edebiyatçı, Ord.Prof.Dr.Ali Nihat Tarlan öldü.