11 Ocak 2019 Cuma

MUALLİM MEHMET EFENDİ, Karozan İSMAİL KARA


MUALLİM MEHMET EFENDİ
Çocukluk dönemimin renkli kişilerinden biriydi O...
Köyümüze en yakın bir yerleşim yeri vardı, adı da o zamanlarda Unna daha sonra Cevizli denilen yerdi. 
Bizim köy Daprak, ilçe merkezine 4 km. ise; orası 8 km. uzaktaydı ve bizim köyden geçen yol kullanlırdı. Köydeki evimiz de tam bu yolun kenarında idi.
Bu yoldan, yani evimizin önünden bakımlı temiz atıyla geçen fötr şapkalı bir beyefendi vardı ki, hafızamda halâ tazeliğini korur. Bazen aklımdan geçerken, 1950-1960’lı yılları yeniden yaşarım. İşte benim gibi çok kişinin unutamayacağı o beyefendi Muallim Mehmet Efendi denilen muhterem zattı.
Gayet şık giyinirdi. Şu çağda kasaba ünlülerinde bile o giyim tarzı yoktur diyebilirim.
O’nu rahmetle anıyorum.
Bundan yaklaşık 10 yıl önce Ankara’da tanışdığım değerli bir hemşerim Su Ürünleri Mühendisi İsmail Yetgin, Muallim Mehmet Efendi’nin torunu, bana bir gün “Dedemi hatırlıyor musun abi” diye sordu. Ben de o soruya kısaca cevap verdim.
İsmail KARA

13 Mayıs 2017 Cumartesi

MARMARİS'TEN ACI BİR HABER
 
Tur otobüsü devrildi: 17 ölü
Muğla- Marmaris karayolunun Sakar Geçidi mevkiindeki virajlı rampada bir tur otobüsü devrildi. Kazada çok sayıda ölü olduğu belirtilirken olay yerine ambulanslar ve sağlık ekibiyle, itfaiye ekipleri de sevk edildi. Muğla Valisi, kazada 17 kişinin öldüğünü 13 kişinin yaralandığını söyledi.

27 Mart 2017 Pazartesi

KASYÖ-DER GENEL KURULU YAPILDI

KASYÖ-DER GENEL KURULU YAPILDI

Kastamonu ve Yöresi Dayanışma Derneği (Kasyö-Der)’nin olağan Genel Kurul Toplantısı yapıldı.
Ankara’da faaliyet gösteren Kastamonu ve Yöresi Dayanışma Derneği (Kasyö-Der)’in olağan Genel Kurul Toplantısı 26 Mart Pazar günü saat 14 00 de yapıldı.
Yönetim kurulu üyesi eğitimci yazar Nusret Kebapçı, açılış konuşmasını yaptı.  Ardından divan heyeti oluşturuldu ve başkanlığa Yaşar Türker seçildi. Kastamonu Dernekler Federasyonu Başkanı Hasan Şen ve diğer konuşmacılar, dernekle ilgili görüş ve düşüncelerini belirttiler.
Derneğin 2011 den bu yana başkanlığını yürüten Güler Özkarar yapılan faaliyetler hakkında bir açıklama yaptığı konuşmasının sonunda yönetim kuruluna aday olmadığını da açıkladı.
Yönetim ve denetim kurullarının raporları okunup ibra edildikten sonra yeni kurulların seçimine geçildi.
Kahraman Uyanık ve arkadaşlarını gösteren tek liste oybirliği ile onaylandı. Yönetim kurulunda yer alan üyeler; Kahraman Uyanık, Yavuz Selim Mütevelli, Bilal Diribaş, Nagihan Acar Akbaba, Nusret Kebapçı, İlhan Sertkale, Hülya Gürsoy, Sibel Akça, Hülya Sibel Kara, Suat Yüksel, Hayri Arıkan, Serkan Çömen, Ali Çotuk, Hüseyin Benek, Hakkı İlhan Korkmaz, Ahmet Kılavuz.
Kahraman Uyanık’ın teşekkür konuşmasıyla toplantı sona erdi.



  

4 Aralık 2016 Pazar

ALADAĞ'DAKİ YURT FACİASI ÜSTÜNE - İsmail KARA (Karozan)

     ALADAĞ’DAKİ YURT FACİASI ÜSTÜNE

                                                                                               ---İsmail KARA---
       1999 depreminden sonra yapı denetim şirketleri kuruldu.
       Yeni yapılan inşaatların denetimine, sağlamlığı sağlamak için önem verildi.
       İş bununla kalmadı. Daha önce yapılmış olan binalar da (başta kamu binaları olmak üzere) depreme dayanıklılığı açısından kontrola tabi tutuldu. Dayanıklı olmadığı saptanan binaların güçlendirilmesine gayret edildi.
       Tüm bunlar, güzel çalışmalar.
       Lâkin, her şey her yerde tam işlemiyor.
       Özellikle okul, dershane, hastane, yurt gibi çoklu insanları barındıran binalar; eskiden yapılmışsa bunların yapısal özelliği üzerinde mutlaka durulmalı, yangına
ve depreme karşı güçlendirilmelidir. Bu bakımdan tüm belediyelere ve yapı denetim firmalarına çok önemli işler düşmektedir.
       Türkiye, aradan geçen 17 seneye rağmen 1999 depremlerini unutmadı. Bina yönünden her ne kadar sıkıntılar giderilse de, ölenlerin geri getirilemediği gibi yüzbinlerce insanımızın uğradığı travmalar da tedavi edilemedi.
       Bir Hollanda atasözü şöyle der; “Bir eşek aynı çukura iki kere düşmez”.
       O yıllarda yaşanılan çok büyük sıkıntıları ve benzerlerini tekrar yaşamamak ve bu ülkeye yaşatmamak için başta devlet kurumlarımız olmak üzere, elimizden gelen her türlü önlemi titizlikle almalıyız.
       Göz göre göre insanlarımızın ölmesine, çeşitli acı ve ıstıraplara uğramasına asla göz yumamayız, yummamalıyız.
       Şunu unutmayalım ki, hepimiz birbirimizden sorumluyuz.
       Birimizin hatası ya da ihmalinin cezasını, bir başkasının ya da başkalarının çekmesini herhalde istemeyiz.
       Aksini düşünen veya yapan, zaten haindir.
        

21 Ekim 2016 Cuma

ALTEMUR KILIÇ DÜNYASINI DEĞİŞTİRDİ

DUAYEN GAZETECİ ALTEMUR KILIÇ DÜNYA DEĞİŞTİRDİ
ALTEMUR KILIÇ KİMDİR?
1924 yılında Ankara'da doğan Kılıç, Atatürk'ün yaveri ve silah arkadaşı Kılıç Ali'nin oğlu, Türk futbolcu ve Teknik Direktör Gündüz Kılıç'ın kardeşidir. Robert Kolej ve New York New School For Social Research Okulu Siyasal Bilgiler Bölümünü bitiren Altemur Kılıç, uzun yıllar çeşitli gazetelerde muhabirlik, yazarlık, yazı işleri müdürlüğü ve genel müdürlük yaptı. Devlet hizmetinde Washington ve Bonn Büyükelçilerinin Basın Müşavirliği görevlerinde bulundu.
İki kez Basın Yayın Genel Müdürlüğü ve bir defa da TRT'nin kurulması sürecinin başında, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nın radyo ve televizyonlardan sorumlu danışmanlığını yaptı. Birleşmiş Milletler Sekreteryasının Basın Bölümü'nde uzmanlıktan sonra da UNICEF'in Avrupa Bürosu Enformasyon Bölümü müdürlüğünü yaptı. Birleşmiş Milletler nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği'nde Orta Elçi olarak bulundu.
1980 yılında emekli oldu. Emekli olduktan sonra TRT Yönetim Kurulu ve Türkiye Radyo Televizyon Yüksek Kurulu (RTÜK) üyeliği yaptı. "Turkey and The World" adıyla 1957 yılında Amerika'da, Türkiye'nin dış politikası konusunda yayınlanmış bir kitabının dışında "Titrek Pusula', "Büyük Kürdistan Küçük Türkiye" ve "Kılıç'tan Kılıç'a Bir Dönemin Tanıklığı" adlı kitapları bulunmaktadır.
Merhuma Allah'tan rahmet ve başta basın dünyamıza sabırlar diliyorum.

11 Eylül 2016 Pazar

BAYRAMLAR (İsmail KARA)

       BAYRAMLAR
                                                         ---İsmail KARA---
       Bayram, şenliktir,
         Bayram, coşkudur.
         Bayram, barıştır.
         Bayram, sevgidir.
         Bayram, kaynaşmadır.
         Bazı şarkılarda geçen; “Her gün bayram olsa”, ya da “Hayat bayram olsa” gibi sözler basit gibi gelir kulağımıza ilk anda ama, oldukça anlamlı bence...
         Bayram havasının özelliği ve güzelliğidir, özlenen, aranan...
         Bayramda eş-dost ve akrabaların birbirlerini ziyaretleri, sevgi ve saygı duygularının yeniden pekişmesi, kıgınlıkların giderilmesi, küskünlerin barışması; çok güzeldir.
         Bayram vesilesi ile gurbette yaşayanlar, memleketlerine gider, oradaki yakınlarıyla bayramlaşır, hoş zamanlar yaşanır.
         Velhasıl, genelde güzeldir bayramı yaşamak...
         Fakat, bazı insanlar için de bayram sevinç kaynağı yerine üzüntü kaynağıdır.  Bir türküde “Bayram gelmiş neyime” diye bayram sitemle anılır.
         Bazıları, bayramlarda kaybettikleri yakınlarını anımsarlar. Üzülür, üzülürler. Onlar ki, adeta bayramın gelmesini istemezler. Ben de gurbet havası yaşarken “Bayram Günleri” diye bir şiir yazmış ve ilk kitabım olan “Birinci Demet” de yer vermiştim. Aşağıya iki dörtlüğünü alıyorum.
         Gözümden birkaç damla yaş döküldü,
         Geldi gene işte bayram günleri…
         İçim kanla doldu, yaram deşildi,
         Geldi gene işte bayram günleri…
         *
         Sıla aklımdan geçti, bir hoş oldum,
         Gurbet acısıyla yine sarhoş oldum,
         Yenildim feleğe, fena tuş oldum,
         Geldi gene işte bayram günleri
         İnsanların çoğunluğu, bayram günlerini yakınları ve dostlarının ziyaretlerini kabul etmekten, kendileri de onları ziyaret etmekten büyük zevk alırken; bunun tersini isteyenler de vardır. Onlar da bayramı herkesten uzak mekânlarda; yazlıklarında, sahillerde, sair turistik yerde
geçirmeye  çalışırlar.
         Bence, bayramlar geleneklerimizi yaşama ve yaşatma açısından önemlidir ve hakkıyla yaşanmalıdır.
         Tüm okur ve dostlarımın bayramını kutluyorum.
          

23 Ağustos 2016 Salı

ŞAPKA DEVRİMİ (Yıl Dönümünde Anımsıyoruz)

Atatürk’ün yaptığı Kültür Devrimlerinden biri

ŞAPKA DEVRİMİ
------------------------------------------------İsmail KARA-----------------
Bu gün Ulu Önder Atatürk’ün yaptığı en önemli devrimlerden birinin yıl dönümüdür.
Atatürk, hem Kastamonu’luların davetlerini yerine getirmek, hem de düşündüğü kılık-kıyafet devrimini başlatmak için; 23 Ağustos 1925 pazar günü sabahın erken saatlerinde Ankara’dan ayrılarak  Kastamonu
yoluna düşer. Yanında Rize Milletvekili Fuat (Bulca), Kütahya Milletvekili Nuri (Conker), Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik (Bıyıkoğlu), Başyaver Rusuhi, Yaver Muzaffer, Muhafız Komutanı İsmail Hakkı, ve Özel Kalem Müdürü Lütfi beyler de bulunmaktadır.
Önce Kalecik’e uğrayan Cumhurbaşkanı Atatürk ve yol arkadaşları, öğle yemeğini Çankırı’da yerler. Orada halkın büyük sevgisi ve coşkusuyla karşılanır. Akşamüzeri Kastamonu’ya varır. Yalnız il merkezi değil; Küre, İnebolu, Devrekâni, Taşköprü, Daday ilçeleri ile Seydiler bucağı ve Ecevit’i de ziyaret ederler. Uğradığı her yerde büyük tezahüratlarla karşılanan Atatürk, 31 Ağustos 1925 pazartesi günü saat 12 30 da, tüm yeniliklere seve seve kucak açmış devrimci ve gerçek Atatürk’çü Kastamonu ve çevresi halkının dinmeyen gözyaşları arasında, izlenimlerinden mutlu ve fakat ayrılıştan üzgün olarak Çankırı yoluyla başkent Ankara’ya döner.
Elindeki panama şapkasıyla halkı selamlayan Atatürk; “Bu serpuşun ismine ŞAPKA denir” diyerek şapka
devrimini, daha doğrusu “KILIK-KIYAFET DEVRİMİ”ni başlatmıştır.
Şapka devrimine gelininceye kadar Türk toplumu, bugün ancak çoğunun müzelerde göründüğü, değişik topluluklardan alınma acayip giysi ve başlıklarla millî kimliğinden bir kısmını kaybetmiş ve uygar ülkelerin alayına konu olmuştu. Başlarda fes, takke, sarık, kavuk, külâh, kalpak, peçe, çar gibi çeşitli; bedende ise şalvar, zıpkın, cüppe, çarşaf, peştamal ve diğerleri gibi çeşitli gieyecekler… Atatürk’ün deyimiyle “altı kaval, üstü şişhane diye ifade olunabilecek bir kıyafet, ne millîdir, ne de beynelmilel”.
Atatürk, bu devrimle hem ulusundaki kıyafet karmaşasına son vermek istemiş, hem de çağdaş ülkelerin giyimine yaklaşım sağlamıştır.
Yapılan birçok devrime karşı çıkanlar olduğu gibi, kılık-kıyafette yapılan devrime de karşı çıkanlar olmuştur. Bunun bazı örneklerini bugün dahi görmekteyiz. Sokaklarda takke ve kara çarşaf gibi giysilerle dolaşanlara rastlıyoruz.
Atatürk’ün yaptığı  fakat ömrü vefa etmediği için tamamlayamadığı Kültür devrimleri arasında yer alan
KILIK-KIYAFET DEVRİMİ de diğer devrimler (inkılâplar) gibi, çok önemli ve büyük devrimlerden birisidir. ŞAPKA DEVRİMİ adıyla başlatılan bu devrimi; yıl dönümü nedeniyle bir kere daha anımsıyor ve Ulu Önder ATATÜRK’ü de kahramanlığı, idareciliği, devrimciliği ve sosyal alanlardaki düşünce ve başarılarıyla bir kere daha saygıyla anıyoruz.