27 Nisan 2016 Çarşamba

MİLLİYETÇİLİK - İsmail KARA

      MİLLİYETÇİLİK
                                                        ---İsmail KARA---
        Dünyanın her yerinde insanlar, ister istemez kendilerini bir kısım insanlara daha yakın hissederler.
        Aynı soydan, aynı ırktan gelme fikri bir yakınlık oluşturur.
        Ortak dil ve anlaşma,
        Renk,
        Din,
        İdeal (ülkü),
        Tarihi doku ve benzeri bir kısım özellikler de birçok insanı bir arada tutmada önemli rol oynar.
        İnsanları, dolayısıyla toplulukları birbirine yakınlaştıran bu düşünce tarzı da milliyetçiliği doğurur. Milliyetçi düşünenler, mensubu oldukları toplumların daima kalkınmasını, ileri gitmesini ve yükselmesini isterler.
        Bu isteğe hiçbir kimse gem vuramaz.
        Milliyetçilik, tarih boyunca yaşamıştır ve bundan sonra  da aynen yaşayacaktır. Belki bazen zayıflar ama yok olmaz, yok edilemez.
        Bir Fransız, dünyanın neresine giderse gitsin, Fransız’dır.
        Bir Alman, dünyanın her yerinde Alman’dır.
        Bir İngiliz, her yerde İngiliz’dir ve bunlara aksini söyletemezsiniz.
        Ve… bunlara “Ben Fransalıyım”, “Ben Almanyalıyım” gibi lâflar ettiremezsiniz.
        Tabiî bir Türk de her yerde Türk’dür. Ona da aksini söyletmeye kalkmak son derece yanlıştır.
        Ve bir Türk’e de “Ben Türk’üm” yerine “Ben Türkiyeliyim” diye söyletemezsiniz. Aksine durum abesle iştigaldir.
        Soyuna, sopuna sahip çıkmak; kimliğine sahip çıkmakla aynıdır.
        Açıkça şunu söylerim ki, bazı insanların milliyetçiliğini hep takdir etmişimdir. Örneğin Yahudiler… Nerede yaşarlarsa yaşasınlar, İsrail’e sürekli sahip çıkarlar, destek verirler.
        Diğer bazı büyük ülkeler, kendi milleti ve ülkesinin çıkarları için neler yapmazlar, neler?.. Bunlar neden yapılır, amaç nedir? Tek kelimelik yanıt “milliyetçilik” değil mi? Var mı başka izah tarzı?
        Nihal Atsız, bir sözünde der ki, “Bir topluluktan müşterek ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz”.
        Ben bu bağlamda şöyle söylemek istiyorum; “Ülküsü (ideali) olmayan bir toplum, adeta ot gibidir”.
        Bırakın toplulukları, kişiler bile bir gaye uğruna bir ümit ve sevgiyle yaşarlar. Ümidi ve sevgisi biten insan, yarı ölü durumundadır.
        Vatanını, bayrağını ve milletini seven insanların “Milliyetçilik”; adeta havası, suyu ve ekmeğidir. Başka bir deyişle besin kaynağıdır.
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder